Toplumumuzda giderek yaygınlaşma eğilimi gösteren bir değerler kaybı var.
Eski örf ve adetlerimizden tutun da ahlaki ve toplumsal değerlerimizi, orasından burasından çekiştirip erozyona uğratmaktayız.
İşin daha da garibi, bizim ananelerimizle, sosyal yapımızla bağdaşmayacak bir takım tutum ve davranışlar, düşünce ve söylemler rağbet görmekte ve toplumumuzda yer etmekte.
Örneğin:
Eskiden kamu mallarına zarar veren, devlet malını irtikap (çalan) eden kişinin bu hırsızlığı şahsı ile sınırlı kalmayıp, yakın çevresinin de alnına silinmesi güç bir mühür gibi vurulurdu.
Şimdilerde ise böyle bir olay karşısında: “Helal olsun adama, şeytanın bile aklına gelmeyecek bir yöntemle malı götürmüş” gibi laflarla adeta takdir edilmekte.
Eski örf ve adetlerimiz, anane ve değer yargılarımız; “Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı” gibisinden bir dudak bükerek küçümsenmekte; Rüşvet haberlerini alınca; “Eh olacak o kadar. Bal tutan parmağını yalar” diyerek bunu hoşgörü sınırları içerisine sokmakta; yolsuzluklarla savaşmak yerine işin kolayına kaçıp; “Devletin malı deniz, yemeyen keriz” sözleriyle yeni yolsuzluklara yeşil ışık yakmakta!
Moral değerlerimize bir saldırı ya da bir haksızlığa şahit olduğumuzda, ona karşı çıkmak yerine korkakça köşeye çekilmek ve susmayı tercih ederek; “Herkesin enayisi ben miyim ki ortaya çıkayım” veya “El ile gelen düğün bayram” deyip işin içinden sıyrılmak;
Şahsi çıkarlarını toplum çıkarları önünde tutanları; “Gemisini kurtaran kaptan” diyerek alkışlamak...
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Bu ve benzeri uydurulmuş laflar bir uyuşturucu bağımlılığı gibi toplumdaki fertlerin moral değerlerini yavaş yavaş eritmeye, yok etmeye başlar. Sonuçta insanlar asgari ahlaksızlık sözleşmesinde birleşir. Öğretilmiş çaresizliğe mahkum olur.
Bundan sonraki aşamalar hızla biri birini takip eder.
Ferdiyetçilik.
Nemelazımcılık.
Bencillik.
Başkalarının hak ve hukukuna saygısızlık . v.s v.s
En sonunda da insanlar, ipi kopmuş bir dizi boncuk gibi etrafa savrulur.
Birlik ve beraberliğe en çok gereksinimiz olan şu günlerde bu uydurulmuş lafların belleklerimizden sökülüp atılmasının tam zamanıdır...
(Ömer Önder)
Hiç yorum yok...