Cumhuriyet’in en büyük gücü okurudur. Bir başka deyimle okur, Cumhuriyet’in bir numarasıdır!
Bir siyasetçi için seçmen, bir bilim insanı için laboratuvar neyse Cumhuriyet için okur odur.
Cumhuriyet daha çıkarken bu anlayışla kurgulanmış.
Adını Atatürk’ün koyduğu Cumhuriyet’in pek çok özelliğini, Atatürk devrimleri sürecindeki işlevini çok önceki yazılarımda vurgulamıştım. Bu kez okur açısından bir başka yönünü aktarmak istiyorum.
Cumhuriyet’in kurucusu Yunus Nadi, 7 Mayıs 1924’ten bir süre önce İstanbullulara bir anket formu dağıtıyor. Formun giriş bölümü aynen şöyle:
“Efendim,
Yakında sabahları yayımlanacak Cumhuriyet gazetesi şimdiye kadar Türkiye’de çıkmış gazetelerin en güzeli, en mükemmeli olmak emelindedir. Bu emelini temin için okuyucularının arzu ve ihtiyaçlarını tatmin edebilmek mecburiyetinde bulunduğuna kaniyiz. Okuyucuların bugünkü gazeteler tarafından tatmin edilmemiş birçok ihtiyaçları olduğuna emin olduğumuz için, bu arzu ve ihtiyaçlarının fikir ve hissiyatına makes olmak isteyen Cumhuriyet’in bu olgunluğa ulaşmasına siz de aşağıdaki sorulara cevap vermek suretiyle yardım edebilirsiniz. Bu sebeple aşağıda yer alan sual cevaplarını doldurup bir an evvel idarehanemize göndermekliğinizi rica eder ve bu vesile ile saygılarımızı tekrarlarız efendim.”
Ankette okuyucunun halen okuduğu gazeteler, ilgi alanları, yeni gazetede görmek istediği yazarlar konu ediliyor.
Basın tarihimize göre bu anket, Türkiye’deki ilk okuyucu anketi.
Yunus Nadi, sadece Cumhuriyet ideallerinin aktarıcısı değil, halkın nabzını da iyi tutan bir gazete hedefliyor.
Yazı aramızda ben de Cumhuriyet okuruna elimden geldiğince sevgi, saygı duydum. Bağımı eksik etmedim. Dirseğimi biraz geriye attığımda hep ona değdim.
Silivri duruşmalarında ise Cumhuriyet okurunu bir başka tanıdım. Özellikle pazartesi ve cuma günleri ihmal etmiyorlar. 4 – 5 metre uzaktan da olsa selamlaşıyoruz. Yüksek sesle konuşarak anlaşıyoruz. Ee sesi yükseltmek gerek!
Meslek yaşamımda şunu ilke edinmiştim:
Gazetecinin kendisi haber konusu olmamalı. Yazdıkları, aktardıkları öne çıkmalı.
Yaşamın cilvesine bakın ki, kader önüme beni koydu!
Annemin sık kullandığı sözlerden biri şudur:
“Boğaz dokuz boğum, dokuz yutkun, bir konuş.”
Kendimle ilgili tüm yazdıklarımı bu duyguyla kaleme alıyorum. Kendimi gereğinden fazla öne çıkardığımı düşünen okur varsa, ondan özür diliyorum. Ancak içinde bulunduğum koşulların sadece Balbay’ın sorunu olmadığını düşünüyorum. Bana bu cesareti en çok veren, Silivri’ye gelen, mektup yazan okurlar oluyor.
Hele Silivri duruşmalarında elden mektup yollayan okurların yazdıkları… Onların birçoğunun tanığı Sevgili Meriç Velidedeoğlu, “Balbay dilerim onları saklıyordur” diyor…
Onların her satırı içimdeki damarların uzantısı!
Gazetemizdeki durumum kamuoyuna yansıyınca soluğu yanımda alan okurlara ilk söylediğim şu oldu:
“Cumhuriyet’e zarar verecek hiçbir şey yapmayın.”
Cumhuriyet’i Yunus Nadi kurdu, Nadir Nadi kurumlaştırdı, İlhan Selçuk 21. yüzyıla taşıdı.
Türkiye gibi çalkantılarla dolu bir ülkede, fikir gazetesi için çok zorlu bir süreç…
Şimdi Cumhuriyet’i geçen yüzyılda olduğu gibi Türkiye’nin en etkili, en güçlü gazetesi olarak büyütme zamanı.
Okurlar, çalışanlar olarak hepimizin toplam gücü Cumhuriyet kadar. Hiçbirimiz hepimiz kadar güçlü değiliz.
Beni en çok yaralayan Uğur Mumcu’ları, Ahmet Taner Kışlalı’ları teröre kurban vermiş Cumhuriyet’in bir terör merkezi, onun temsilcilerinden biri olan Balbay’ın terörist iddiasıyla yargılanmasıdır.
Ben Silivri’de kendimi Cumhuriyet okurlarının toplamı kadar güçlü hissediyorum.
Ne kadar çoksak…
O kadar güçlüyüz…
Mustafa Balbay
Cumhuriyet - 7 Mayıs 2010
Hiç yorum yok...