Üzerinde yaşadığımız ve Evrenin tek canlı gezegeni Dünya’mızın cennet beldesi Türkiye’miz halkı ile gezegenimizin en çeşitlilik arz eden ülkesi. Bu cennet ülkede halkımızın ezici çoğunluğu ,zengini ile,fakiri ile, şehirlisi ile köylüsü ile cahil bırakılmış.Aslında ne dilini nede dinini gerektiği gibi bilmez.Geleneklerinden,toplumsal değerlerinin evriminden bihaberdir.Çünkü ülkede oluşturulan sistem ,son ODTÜ olaylarında görüldüğü gibi, yandaşlılığa ve yanlışlıklara tepkiyi ,gene yukarıda belirtilen değer ve gelişmişlikten bihaber kolluk güçleri ile bastırmak eğiliminde işlevini sürdürmektedir.Bu sistemi oluşturan devletin karar organlarını oluşturanlar genelde bencil duygularla ,en yüksekte,en iyi koşullarda yaşayan,en ayrıcalıklı ben olayım sevdası peşinde koşarken,halkın manevi değerleri ile yaşam koşullarını hiç dikkate almadığının farkında bile değildirler. Bu benciller Yüce Allahın bizi şu iki konuda özellikle yargılayacağını bile bilmezler: Dünya okulunda ne kadar sevmeyi öğrendiniz? Ne kadar bilgi edindiniz ? Size verdiğim Dünya nimetleri ile edindiğiniz bilgilerinizi kullarımla nasıl paylaştınız ?
Ülkemizin bencilleri için yüce Allahın bu sorularına verilecek cevapların büyük çoğunluğu olumsuzdur.Neden mi ? Okumaya devam edelim.
Ben bir vatandaş olarak içtiğim su,yediklerimin tamamı,kullandığım sabit ve taşınabilir her şey,tabiri caiz ise attığım her adım için devletime vergi adı altında para ödüyorum.Çünkü vergi,kısaca gerçek ve tüzel kişilere devletin yüklediği ekonomik yükümlülüktür.Bu yükümlülüğün asıl işlevi devlet harcamalarının adilane bir şekilde karşılanması, yol ,su, elektrik,savunma,sağlık ,eğitim başta olmak üzere vatandaşın tüm alt ve üst yapı hizmetlerinin sağlanmasıdır.Bu yükümlülük ve göreve ilişkin harcamalarında devlet toplumsal sınıf farkı gözetemez,haklarda adalet dışı davranamaz. Bunun için,nasırlaşmış ellerin kazandığı paradan,beslenmesinden keserek, devletine vergisini ödeyen fedakar ve cefakar ülke halkımın ve benim diyeceğim, bu paralar doğru ve dikkatle kullanılıyorsa, feda olsun,helal olsun yönündedir. Ama acaba böyle mi? Okumaya devam edin ve siz karar verin.
Bugün bana ,Dünya’nın en cazip mesleği nedir ? Diye sorsalar Türkiye’deki Millet Vekilliği derim. Çünkü milli gelir payı yerlerde sürünen fakir vatandaşım ortalama 25 – 35 sene çalışıp emekli olabiliyor ve eline açlık sınırının çok aşağısında emekli maaşı alabiliyorken, ülkemin sayın millet vekilleri ,tüm ihtiyaçları ömür boyu bedavaya yakın ücretlerle karşılanıp,ayrıca ayda on bine yakın maaş alıyor,üstüne üstlük iki yılda emeklilik hakkını kazanıp emekli iken de yedi,sekiz bin TL arası aylık alabiliyorsa ben buna bencilliğin en alası derim. Ve ben onlara ,vekili olduğu milletinden en uzakta ve onu hiç düşünmeyen kişiler topluluğu derim. Bitmedi.
Bugün milli gelirleri Türkiye’nin çok üstünde olan Almanya’da 11 bin, Japonya’da 9 bin makam aracı varken, ve Fransa ,makam aracı sayısının 7 bine indirilmesi, bakan ve millet vekillerinin göreve ilişkin seyahatlerini uçakla değil trenle yapmaları kararını alırken,Dünya 2012 Prosperity İndekse göre gelişmişlik düzeyi Vietnam,Laos,Tunus,Ürdün,Fas ve hatta Namibya’dan bile geride olan ülkemizde ,Yukarıda değinilen ‘benciller’ 125 bin makam aracı ile hak etmedikleri yaşam standardını ellerinde tutmaktadırlar. Bu nasıl halka yakınlık? Bu nasıl gelişmişlik düzeyi? 237 sayılı taşıt kanunu kimlerin makam aracını hak ettiğini net bir şekilde ortaya koyarken ,kanunu yönetmelikleri dinleyen,uygulayanlar ortada görünmezler. Çünkü uygularlarsa kendi menfaatlerine dokunur ! Kuralsızlığın kural haline getirildiği ülkemizde bunları görmezlikten gelmek bir alışkanlık haline getirilmiş, halkımızın sorgulama noksanlığı da bu başı bozukluğa daha da olanak tanımıştır.İşin acı olan tarafı ise bunlar ve benzeri birçok haksızlıklar ile savurganlıkların önleneceğine dair sözde vaatler dışında hiçbir adımın atılmaması ve atılacağına dair hiçbir umudun ufukta bile gözükmemesidir.
Yazımın son bölümünde, aktif hayatta ve emekliliklerinde hep kendi yaptıkları kanunlarla aslan payını kendilerine ayıran yöneticilere,dünün yöneticileri olan bugünün emeklilerine ders olması umuduyla ,emekli olduktan sonra yaşamakta olduğu hayat tarzı ile gerçekten halka yakınlığın gerçek örneğini veren Uruguay geçmiş devlet başkanı Jose MUSICA’yı bu satırlara taşımak istiyorum: Eşine ait köhne bir çiftlik evinde tüm su ihtiyacını kuyudan karşılıyor. 1987 model bir Wolksvagene biniyor.Aktif hayattaki 12 bin doların yüzde doksanını halkına bağışlıyor.Emekli maaşı 775 dolar.Koruma istememesine rağmen gene de iki polis koruyor.2011 yılındaki mal varlığı iki bin dolar artı 1987 model arabası. Eşi ve çocukları ile beraber Montevideo’dan toprak bir yolla gidilen evde halkının büyük çoğunluğunun yaşam koşulları ile yaşıyor.İşte devlet adamı ! İşte halkın adamı ! İşte halkını seven gerçek lider !
Burası sözün bittiği yerdir.Yazının tüm özeti ise aşağıda karikatürize edilmiştir.Başka bir şey demeye gerek var mı ???
Hiç yorum yok...