Literatürdeki adı, “mülki amir”...
İl’de devleti temsil eden en üst yönetici yani...
Ama o, “ben hükümetin valisiyim” diyor...
*
Devletin başka, hükümetin başka olduğunu bilmez mi?
Biliyor!
Olsun o, hükümetin valisi olmayı “tercih” ediyor...
Böyle olunca aslında “bir partinin” valisi oluyor...
*
Hükümet ne isterse, o hükümetin başı ne derse, onu emir saymayı seviyor...
Gerekirse kömür dağıtıyor, gerekirse beyaz eşya...
Çünkü Başbakan böyle vali istiyor...
O da isteneni yapıp, hükümetin valisi oluyor...
“Tencere, kapak” misali...
*
Vali, ne kadar hükümetin valisi olursa, o kadar görevde kalıyor...
Önemli olan bu olunca da, gerisi teferruat oluyor.
Yöneticisi olduğu il’de yaşayan yurttaşların valisi olmaktan çok, hükümetin valisi olmaya çalışıyor...
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kutlamalarında, belediye başkan vekilini protokolün önünde azarlamakta beis görmüyor...
*
10 Kasım’da, Atatürk’ü anma törenlerinde de olayların tarafı oluyor...
Tören alanına, tıpkı valisi olduğu hükümetin halkın içine giremeyen üyeleri gibi zırhlı aracı ve bir sürü koruması eşliğinde geldiğinde yuhalanıyor...
Vatandaşlar “AKP’li vali istemiyoruz” diye slogan atınca, “hükümetin valisiyim”diyerek, iktidar partisinin valisi olduğunu bizzat kendisi ilan etmiş olmasına rağmen kızıyor...
Kalabalığın içinden “Allah belanı versin” diye bir ses duyulunca, bir hışımla, sağında solunda korumaların koşuştuğu aracından inip polislere, “Allah belanı versin diyen o gavatı” alın diye emir veriyor...
Sonra “gavat” sözcüğüne en yakın sözcüğün “kavas” olduğunu düşünmüş olmalı ki, ben “gavat” demedim “kavas” dedim diye tevil etmeye çalışıyor...
Kavas’ın, elçilik veya konsolosluklarda görev yapan hizmetli veya koruma anlamına geldiği dikkate alındığında bu tevil hiç inandırıcı olmuyor...
*
Peki, ne oluyor?
“Devletin” valisi ile “hükümetin” valisi arasındaki fark, bugün Adana da bir kez daha ortaya çıkmış oluyor...
Mustafa Tuğrul Turhan
Hiç yorum yok...