Ürkütücü dağların, karanlık gecelerinde, ölümle yüz yüze gelenler ve şehit olanlar için acımız büyük, hüznümüz dağlar kadar. Ancak başımız eğik, boynumuz bükük değil. Çünkü Türk Milleti yüce bir millettir. Acısını basar bağrına, sabrını denemeye kalkanlara aman vermez, oyuna gelmez.
Sabretmek unutmak değildir, dayanma gücü göstermektir. Sabır kuvvetin başka bir adıdır. Türk Milletinin sabrını sınamaya kalkanlar yerli ve yabancı kışkırtıcılar dönüp tarihe baksınlar. Tarih sayfaları Türk milletinin dayanma gücünü aşanların yedikleri tokatlarla doludur. Bundan tam 96 yıl önce Çanakkale’de, Gelibolu’da, Conkbayırı’nda, Sakarya’da, Dumlupınar’da, İnönü’de Türk milletinin sabrını sınayanlar, geldiler, gördüler ve Mustafa Kemal’in deyimiyle “Geldikleri gibi gittiler.”
Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana karşı devrimciler, Cumhuriyete ve onun değerlerine alışamayanlar hâlâ sahnedeler, her türlü kirli oyunları oynadılar, denediler ama başaramadılar. Türkiye Cumhuriyeti kan dökerek, can vererek bedel ödeyerek kurulmuştur. Bir değeri kazandığın yollarla korursun.
Bizim hem kurtuluş hem de kuruluş şehitlerimiz vardır. Bizim gibi coğrafi stratejik önemi büyük olan ülkeler bu bedelleri ödeyecektir. Çünkü dünyanın en zengin ve en hareketli topraklarıdır buralar. Kat kat uygarlıkların üzerinde oturur bu millet.
Dünyanın merkezi gibidir Türkiye… Ama geldiğimiz şu nokta da ülkemizde tam bir alacakaranlık hüküm sürüyor. Alacakaranlık çok tehlikeli olan bir karanlıktır. Böyle ortamlarda hiçbir şey tam belli değildir, kimin nasıl davranacağı, kim haklı, kim yanlış, kim doğru kestirmek zordur. Kurt, puslu havayı sever. Böyle ortamlarda fırsatçılar, ikiyüzlüler, düzenbazlar ortaya çıkarlar. Bunlar kitleleri arkalarına takmak ve sürüklemek isterler. Böyle zamanlarda erg sahiplerinin çok dikkatli olması, bin düşünüp bir konuşması aklın, bilimin, merhametin, demokratik ve çağcıl çıkış yolundan ayrılmaması delalete ve vahamete düşmemesi gerekir.
Bu topraklarda bin yıldır yaşayan insanlarımızın da sağduyularını kaybetmemesi en büyük dileğimdir.
Tersi bir durum olursa, ülkenin bu duruma gelmesine sebep olanların yerine gafletin ve ihanetin faturasını 21 yaşındaki genç fidanlara ödetmiş oluruz.
Onların geride gözü yaşlı kalan anneleri, babaları, eşleri, çocukları kimseye hakkını helal etmezler. Ve onların ahları gün gelir, onlara duyarsız kalanları, onların acılarını duymayanları bulur, bedelini ödetir.
Sağduyu ve asla vazgeçilmeyecek barış kararlılığı bu acıların yaşanmaması ve ülkemizin geleceğinin kararmamasının tek çözümüdür.
Sağduyumuzu korumak ve ülkemizin geleceğini karartacak yanlışlar yapmamak dileğiyle.
Hiç yorum yok...