Türk ulusal bayramlarını değersizleştme girişimlerinin gerçek anlamı ne olabilir?
Bu bayramlar, başta ulus egemenliği olmak üzere demokrasi ilkeleriyle yönetilen bir toplum olma yolundaki atılımları simgelemektedirler.
Bu nedenle kutlamaların da bu ilke ve değerleri yeni kuşaklara ve öğrenememiş olanlara öğretip benimsetmeğe, böylece doğru ve tam anlamıyla ulusal bağımsızlık ve ulusal egemenlik ilkelerinin devlet, eğitim, aile, ekonomi, örgütlü kamuoyu kurumlarının hepsinin ortak temeli olduğu bilincini yerleştirmeğe yönelik olması büyük önem taşır.
Ulusal bayramlarımızın bir bölümü aynı zamanda resmi tatil günü yapılarak tüm toplum çapında ve en büyük etkinlikle kutlanmak istenmiştir. Ancak resmi tatil yapılmaksızın da yine tüm toplumun dikkati çekilerek anlam ve önemi vurgulanmak istenen ulusal yıldönümü günlerimiz de vardır.
Gerek 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, 30 Ağustos Zafer Bayramı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gibi birinci tür ulusal bayramlarımızın, gerekse Halifelik ve Saltanatın Kaldırılması, Lozan Andlaşması’nın İmzalanması, Kadın Haklarının Kabulü, Yazı ve Dil Devrimlerinin Başlatılması, Türk Yurttaşlık Yasasının Kabulü, Kabotaj Hakkımızın Elde-edilmesi,.. gibi ulusal günlerimizin ortak özlerini şu iki ilke oluşturmaktadır:
1- Ulusal birlik, yurt bütünlüğü ve ulusal bağımsızlık.
2- Ulusal egemenlik ve insan haklarına dayalı demokratik yönetim biçimi.
1. Ulusal bayramlarımızın tümü ulus birliği açısından, soy-sop, dil-din-mezhep-felsefi inanç, meslek-servet .. ayrımı olmaksızın Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkının, kaynaşmış bir kitle olarak Türk ulusu’nu oluşturduğunu anlatır.
Yurt bütünlüğü bakımından da Ulusal And (Misak-ı Milli) ile sınırları belirli Türk yurdunun, her türlü tarihsel hukukla sahip olduğumuz ve hiç bir biçimde bölünme kabul etmez öz yurdumuz olduğunu vurgular.
Bu yurdun yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle, pazarıyla Türk ulusunun gönenci ve onuru için bayındır kılınıp değerlendirilmesi, Türk ulusunun tam bağımsız olarak, yani her türlü dış karışmadan bağımsız olarak kendi yurdunun efendisi gibi yaşaması, ulusal bayramlarımızın ve anma günlerimizin hepsinin canlı tutup pekiştirmeyi ve yeni kuşaklara kazandırmayı amaçladığı temel değerlerdir.
2- Yine temel üstün değerler kümesi olan ulusal egemenlik de, tüm yurttaşların, doğuştan, vazgeçilmez ve devredilmez olmak üzere insan haklarına sahip olarak ve özgürce yaşamalarının temeli, vazgeçilmez koşuludur. Kişi ve zümre yönetiminin meşruluk dışı olduğunu, ulusun kendi yönetimini kendi eline aldığını anlatır. Cinsiyeti, dili, dini, mezhebi, soyu ve mesleği ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyetini kuran tüm bireylerin, insan hak ve özgürlüklerine sahip yurttaşlık eşit statüsüyle Türk ulusunu oluşturduğunu vurgular.
AKP yöneticileri, tüm insanlığa örnek bir UYGARLIK PROJESİ değerindeki Atatürk Cumhuriyeti’nin bu başlıca atılım günlerini ulusal bayram olarak kutlanmaktan çıkarma yolundaki niyet ve eylemleri ile, gerçekte çağdaş Türkiye’nin bu demokratik üstün değerlerini, bu yurt ve ulus tanımını benimsemediklerini, onu koruyup geliştirme niyetinde olmadıklarını ortaya koymaktadırlar. Bunun en belirgin bir örneği, birkaç yıldanberi, İslam Peygamberinin doğum gününü her yıl 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı haftasına denk düşürmek üzere başvurduğu takvim zorlamasıdır.
Bu davranışlar ise, demokrasiyi amaçları için bir araç olarak görmekten vazgeçtiklerini, “o eski demokrasi karşıtı gömleği attıklarını” söyleyen AKP yöneticilerinin ya içtenlikli olmadıklarını, ya da eski hastalıklarına yeniden uğradıklarını gösteren çok tehlikeli bir durumdur.
Oysa başta bütün siyasal partiler olmak üzere tüm bilim ve sanat örgütlerinin, sendika ve meslek, basın ve yayın kuruluşlarının ..., meşru varlıklarını bu ilkelere borçlu olduklarının bilinciyle davranıp ulusal bayramlarımızın her birinin insanlık onurunun gerektirdiği içerik, coşku ve kapsamla kutlanmasına katılmaları gerekir.
Bu bağlamda Türk Ulusal Kurtuluş Savaşını yürütüp Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kuran Anadolu ve Rumeli Ulusal Hakları Savunma Derneği’nin yerini alan ve Atatürk Devrimleri dediğimiz dünyaya örnek demokratik siyasal ve toplumsal devrimleri gerçekleştiren Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin sorumluluğu, bütün siyasal partilerinkinden daha büyüktür.
CHP yönetiminin, kendi iç yapı ve işleyişini, önderi olduğu ulusal bağımsızlık ve ulusal egemenlik ilkelerine tam uygun niteliğe kavuşturarak, öteki siyasal partileri de bu demokratik yapı ve işleyişe uymak zorunluğunda bırakması, Türk ulusuna karşı taşıdığı en büyük ödevdir.
Bu ödevin bir gereği de, ulusal bayramların tüm yurt yüzeyinde, doğru anlamıyla tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik temelinde ve kimileri uluslararası çapta, bilim ve sanat şölenleri ile en coşkulu biçimde kutlanmasını sağlamaktır.
CHP, özgürlük ve bağımsızlık bayrağını tüm yurt yüzeyinde dalgalandırmak ve ulusal bayramların da her birinin gerçek demokrasi şölenleri olarak kutlanmasını sağlamak, bunun için ulusal ve yerel ölçekte demokrasi kültürü geliştirecek ve demokrasiyi her türlü saldırı girişimine karşı savunacak görsel ve yazılı kitle yayın organları oluşturmak zorundadır.
Atatürk önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelmiş içli-dışlı ve çok yönlü saldırılar ortamında, CHP’nin kuruluşundaki kimliği ile varlığını koruması, yani milyonlar ve milyonlarca bilinçli Türk yurttaşının umudu olmayı sürdürmesi, BOP’un yedekteki örtülü eşbaşkanı olma kuşkularından kendisini sakınabilmesi, bu kutsal ödevi gereğince yerine getirebilecek bir çeki-düzene girmesine bağlıdır.
CHP’nin bu yoldaki ilk sınavını, 19 Mayıs 2012 günü tüm yurt yüzeyindeki örgütleriyle tam bir yüz akı ile vermesini diliyorum.
Prof. Dr. Özer OZANKAYA (Toplumbilimci)
Hiç yorum yok...