Cilt cilt ansiklopedilerin yerini çoktan internet aldı.
Bilmek istediğinizi yazıp tıkladığınızda yanıtlar karşınıza çıkıyor.
Sn. Cumhurbaşkanının Suudi Arabistan Kralının davetlisi olarak hacca gittiğini gazetelerden öğrendikten sonra bu akşam TV’lerde ailece hacda olduklarını görünce, internete girip bir insanın hacca gidişine ilişkin mali koşulları araştırdığımda;
“Haccın farz olmasının şartlarından birisi, hacca gidip gelmeye güç yetirebilmektir. Bu, içtihat konusu değil; âyetin hükmüdür. Yani mezheplere göre değişmez. Kur’ân bu hususu şöyle hükme bağlamıştır: “Oraya gitmeye güç yetirebilen kimsenin Allah için Kâbe’yi tavaf etmesi farzdır.”
“Haccın vacip olması için gereken şartlardan birisi de kişinin hac için gerekli olan masrafları karşılamaya güç yetirebilmesidir. Haccın farz olması için bir insanın zekât verecek zenginliğe ulaşması şart değildir. Yani haccın farziyetinde kişinin nisap miktarı mala sahip olması aranmaz. Yolculuk ve yeme-içme masraflarıyla geride bıraktığı ailesinin nafakasını karşılamaya güç yetirebilen herkese hac farz olur.”
Denildiğini gördüm.
Ve bu bilgilerden şunu anladım:
Hac farzını yerine getiren kişinin, ekonomik durumunun ailesinin geçimini sağlamaya ve bu farzı yerine getirmek için gerekli masrafları yapmaya yeterli olması gerekir.
Başka bir deyişle, kendi olanaklarıyla kazandığı para, ailesinin geçimine ve hac masraflarını karşılamaya yetmelidir.
Buradan anlaşılması gerekenin, hac farzını, kişinin bizzat kendi geliri ile karşılaması gerektiği olduğu çok açıktır.
Yani mesele, nasıl olursa olsun hacca gitmek değil, helal kazançla ailenin geçimi aksatmadan hacca gidiş masraflarının karşılanabilecek olmasıdır.
Sn. Cumhurbaşkanının Suudi Kralının davetlisi olarak, ailesiyle birlikte hacca gitmesi bu perspektiften değerlendirildiğinde, ortaya ciddi sorular çıkmaktadır.
Sn. Cumhurbaşkanının ailesinin geçimini aksatmadan, eşi ve çocuklarıyla birlikte hacca gitmesi için ekonomik gücünün yeterli olduğuna kuşku yoktur.
Ancak, Sn. Cumhurbaşkanının, ailesiyle birlikte yaptığı hac ziyaretinin masrafları, kendi olanaklarıyla değil, Suudi kralının davetlisi olarak, Suudi devletinin olanaklarından karşılanmıştır.
Bu durum karşısında, Sn. Cumhurbaşkanı ve ailesinin hac farzını gerekli koşulları yerine getirerek gerçekleştirdiğini söylemek mümkün müdür?
Mümkün olduğunu söylemek oldukça zordur!
Devlet görevlilerinin hac farzını devlet olanaklarından yararlanarak yerine getirmelerinin yıllardır tartışılıp, eleştirilmiş bir konu olmasına karşılık, Sn. Cumhurbaşkanının bunu yeniden gündeme taşıyacak bir ziyareti kabullenmiş olmasını talihsizlik olarak kabul etmek gerekir.
Bir Cumhurbaşkanının, bu sıfatıyla ailesini de yanına alarak bir ülkeye resmi ziyarette bulunması başka, bu ziyaretin kuralları belli olan dini bir vecibeyi yerine getirilme vesilesi olarak kabul edilmesi başka şeylerdir.
Sn. Cumhurbaşkanının, bunu gözetmeksizin hacda resmi bir davetli değil de hac görevini yapmaya gelmiş bir sade vatandaş gibi davranarak, basına pozlar vermesi, bir talihsizlik olsa gerektir.
Lakin asıl talihsizliğin, bu ülkenin, hac farzını daha önce defalarca yapmış olsa da devlet görevlisiyken devlet olanaklarından yaralanmak suretiyle bir kez daha yerine getirmekte sakınca görmeyen siyasilerden bir türlü kurtulamaması olduğunu da apaçık ortadadır.
Bu tür hac ziyaretleri ne kadar doğru ve geçerlidir?
Şüphesiz takdir yüce Allah’ındır!...
Hiç yorum yok...