Haberler


Taksim Meydanının Tarihsel Anlamı…
  • Yorumlar: 0
  • 01 May 2010 00:00
  • Haber kategori: Çayyolu
  • Ekleyen:
  • Ziyaretler: 2284
  • Son Güncelleme: -/-
  • (Güncel Beğeni 0.0/5 Yıldızlar) Toplam Oylar: 0

Taksim Meydanının Tarihsel Anlamı…

0 0
Yıl 1977,  Mayıs’ın ilk günü… Taksim meydanı hınca hınç… Yaklaşık 500 bin kişi savaşsız, sömürüsüz bir yaşam talep ediyor davul-zurna eşliğinde; halaylar çekiliyor omuz omuza; türküler söyleniyor bir ağızdan. Dünyanın pek çok ülkesinde aynı coşkunun yaşandığı haberleri yayılıyor alana… Yüz binler, milyonlar tek ses, tek vücut, tek yürek…
 
Günler öncesinden yapılmış bayram çağrıları; “ya hep beraber ya hiçbirimiz” söylemi kazınmış yüreklere… DİSK   öncülüğünde  yapılan   bu   birlik   ve   dayanışma çağrısına, ülkenin dört bir köşesinden gelen destek, umutlandırmış çalışanları… Yollara düşülmüş…  
 
Dünyada tüm emekçilerin talebi aynı… Savaşsız, sömürüsüz bir dünyada, dili, dini, rengi, ülkesi, işi, yaşı ve cinsiyeti ne olursa olsun barış içinde, özgürce yaşamak
 
Ancak, üretenlerin, 1 Mayıs’ta Taksim meydanında buluşma kararlılığı ve işçi sınıfının örgütlülüğü belli ki endişelendirmiş egemenleri. Kimi kesimlere göre bu bayram kutlanmamalı !..
 
Öyle de oluyor ...
 
Emekçilerin iş, ekmek, demokrasi gibi talepleri, 34 yurttaşımızın yaşamına mal oluyor. Ve, ileride, Türk işçi sınıfı için tarihsel bir değere dönüşecek olan Taksim meydanında, söylenen barış türküleri, yapılan hain saldırılarla susturuluyor.  
 
Taksim meydanı, o günden bu yana yasaktı emekçilere.. Bunca yaşananlara ve kaybedilen 34 yüreğe saygı gösterilmedi, yıllarca… Emekçilerin 1 Mayıs’lardaki Taksim meydanı talepleri hep geri çevrildi; gaz bombaları, coplar, tazyikli sularla cezalandırıldı çalışanlar…
 
Yetmedi ! 1 Mayıs işçi bayramı bir terör, bir anarşi günü gibi sunulmaya çalışıldı topluma. Ülkenin emekçileri,  toplumun  diğer  kesimleriyle   karşı   karşıya getirilmek istendi… Ve, izlenen bu yanlış politikalardan yarar umuldu !..
 
Bu arada kimi düzenlemelerle, çalışanların sahip oldukları, haklar ve özgürlükler budandı ve sosyal hakları ellerinden alındı…  
 
Ulusal varlıklarımız özelleştirme adı altında yabancılaştırılmaya, çalışanları da sokaklara atılmaya başlandı. Daha dün, Ankara’nın soğuk kış gecelerini çocuklarıyla çadırda geçirmek zorunda kalan 12 bin Tekel işçisinin, ardından 560 Tariş işçisinin kazanılmış haklarının gasp edilmesi ve işten çıkartılmaları nasıl unutulur…Ya, itfaiye emekçilerinin düşürüldüğü durum !..  Yaşananların hepsi, önceki yıllarda SEKA’da, Tüpraş’ta, Demir Çelik’te ve diğer işletmelerde yaşananlardan farklı değil…
 
Yıllardır bu ülkeye alın teriyle katma değer sağlayan emekçilerin tek isteği, aslında; sosyal hukuk devleti varsayılan ülkemizde! anayasal haklarının geri verilmesi, kendileri ve çocukları için güvenli bir geleceğin sağlanması.
 
BUGÜN ÖYLEMİ ?
Aşağıdaki iki örneği inceleyerek AKP hükümetinin çalışanlara bakışını ve niyetini anlamak mümkün !...
 
Bunlardan biri,  Yeni Sosyal Güvenlik Yasası, diğeri ise, adı sonradan İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasında Değişiklik Yasası olarak değiştirilen Özel İstihdam Büroları yasası. Yani, halk arasındaki adıyla “kölelik yasası”.
 
Yeni Sosyal Güvenlik Yasasını bu ülkenin çalışanlarının unutması mümkün değil kuşkusuz. Hele, kız çocukları ile henüz anne sütüne muhtaç olan bebeklerin ise asla…
 
Neden mi? Söyleyeyim…
 
Yeni Sosyal Güvenlik Yasasıyla; kadınlara "emzirme yardımı" Kurum Yönetim Kurulu’nun insafına bırakılmış; çalışan dul eşe bağlanan aylığın oranı yüzde 75’ten 50’ye indirilmiş; yeni yasadan sonra işe başlayanlara daha düşük oranda emekli aylığı bağlanması öngörülmüş; kadınların 58 olan emeklilik yaşı 65’e yükseltilmiş; malullük aylığında aranan 1800 gün prim ödeme koşuluna 10 yıl sigortalı olma koşulu da eklenmiş; iş göremezlik ödemesi azaltılmış ve diğer hak kayıpları…
 
Modern kölelik yasasına gelince; bu yasayı kaleme alanların, yasayı hazırlarken hiç vicdanı sızladı mı bilmiyorum. Ama ben, insanlık ayıbı bu yasadan bahsederken utanıyorum!
 
Yasa; işçilerin, rızası olmadan bir başka şirkete kiralanabilmesini  ve  işçi kiralayan işverenin, işçiye karşı hiçbir sorumluluk taşımaması gibi bir düzenlemeyi öngörüyor. Bir mal yada eşya gibi…Bir çeşit kölelik…
 
Söz konusu düzenlemelerin niyeti ortada… Çalışanlara örgütsüz ve güvencesiz bir çalışma yaşamı dayatmak; ve 'sendikal örgütlenmeyi sona erdirmek’.
 
AYİNESİ İŞTİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ
Dikkat ediniz ! Ülkemizdeki sendikalı işçi sayısı AKP hükümetiyle birlikte hızla azalmıştır. İşçiler, bırakın yeni haklar aramayı, kaybedilmiş haklarını bile mumla arar hale gelmiştir. Ve, kölelik düzenlemesi bu politikaların önemli bir halkasıdır.
 
1 Mayıs işçi bayramının 2009 yılında yasalaşması ve Taksim meydanının bu yıl kutlamalara açılması hükümetin iki yüzlü politikasının bir sonucudur. Ve samimiyetten uzaktır.
 
Yıllardır, ‘Taksim kutlama alanı değil’ diyerek Taksim meydanını emekçilere dar edenlerin bugün Taksim meydanını açmak istemesinin altında olası “referandum” oylaması yatmaktadır. Siyasi iktidar çıkarcı bir anlayışla hareket etmektedir.    
 
Kısacası, sözün özü Ziya Paşanın dizesinde anlatılmaktadır; “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / şahsın görünür, rütbe-i aklı eserinde”.  
 
Mustafa Nuri ÖZDEN
            Eğitimci
Paylaş
  • Twitter
  • del.icio.us
  • Digg
  • Facebook
  • Technorati
  • Reddit
  • Yahoo Buzz
  • StumbleUpon

Hiç yorum yok...

Bilgi! Maalesef sadece kayıtlı ve giriş yapmış kullanıcılar yorum gönderebilir. Giriş yapın veya Kayıt olun.