Gezi parkı protestolarının ardından “cadı avı” başlatılacağı belliydi.
Nitekim hemen her gün yeni bir kovuşturmayla karşılaşıyoruz.
Çarşı grubuna gözaltılarla başlayan “sürek avı” şimdilerde, polis kameralarının kaydettiği binlerce video ve fotoğraftan tespit edilen yüzlerce kişi hakkında, kamu malına zarar verdikleri gerekçesiyle dava açılması noktasına kadar gelmiş durumda.
Bunların en çok dikkat çekeniyse, başbakan Erdoğan'ın camide içki içti iddiasını yalanlayan Dolmabahçe Bezm-i Alem Valide Sultan camisinin müeezzini Fuat Yıldırım’ın “geçici görevle” Kayabaşı köyü müezzinliğine tayin edilmesi.
Bunu yaparken esas niyet anlaşılmasın istenmiş olacak ki, müezzin Yıldırım’ın yanı sıra, aynı caminin imamı Halil Necipoğlu Zeytinburnu’na, Beyoğlu Müftüsü Recai Albayrak’ta Karadeniz Ereğliye tayin edildi.
E başbakan, “tencere tava çalan komşunu şikayet et” demedi mi? Dedi!
O halde, kraldan çok kralcıların ortalıkta “cirit attığı” şu günlerde bunların olması az bile.
Sen misin, koskoca başbakan “camide içki içildi” derken, “ben camide içki içen görmedim, din adamıyım yalan söyleyemem” diyen, yallah kayabaşı köyüne!
Camide içki içildi denilerek, tam gezi parkıyla yükselen muhalefet baskılanacak ve toplumun mütedeyyin kesimini de etkilemek suretiyle oylar artırılacakken, ortaya çıkıp “doğrucu Davut” olmanın gereği var mı, eyy müezzin!
Oyunu bozmak ne demekmiş gör o zaman!
*
Devletin hemen her kurumunda kadrolaşıldıktan, gazeteciler, üniversiteler, aydınlar susturulduktan, geriye gidişin önündeki en büyük engel Atatürk’ün ordusu bir dizi hukuksuzlukla sindirildikten sonra demek ki sıra, dürüst ve vicdan sahibi din adamlarına, “sivrilik” yapan “münferit insanlara” geldi.
Buna da ileri demokrasi deniliyor.
Yersen!
Şimdi daha da ileri gideceğiz.
Başbakan, Eylül’ün sonunda “demokratikleşme paketini” açıklayınca, görün bakın kanatlanıp uçacağız.
Bakalım o zaman sıra kimlere gelecek?..
Siz daha susun!
Hiç yorum yok...