Öncelikle, çok değerli arkadaşım Zeki Baydili’yi, duyarlılığı ve de körü körüne destek vermek yerine sorunları sıralayarak belediye başkan aday adaylarından çözüm önerilerini öğrenmek istediği ve de bunu tüm kamuoyuyla paylaştığı için kutluyorum.
Sanırım, sayesinde bir platform açılacak olup, bugün yarın aday adayları bu sorulara yanıtlarını vereceklerdir.
Zeki Baydili arkadaşımın soruları, aslında küçük gibi gözüken ama gerçek ve modern bir kent olmak için olmazsa olmaz önemde konuları içeriyor.
İlk bakışta kolay çözülecek işler gibi algılansa da maalesef yıllardır çekilen sıkıntıları dile getiriyor.
Bunların aynı mahiyette olan bir kaçına biraz daha detaylı değinmekte, gelecek yanıtları daha iyi değerlendirmek adına yarar bulunuyor.
Mesela yaya kaldırımlarının işgali, bunların başında geliyor.
Sanki her şey esnaf için, her şey birkaç işletme için feda edilebilirmiş gibi, kaldırımların işgaline belediyeler seyirci kalıyor.
Öncelik yayaların değil, bir dükkana, bir işletmeye gelen müşterilerin araçlarının oluveriyor.
Hatta belediyelerimiz, araçlar kaldırımlara kolay park edilsin diye, iş yerlerinin önündeki kaldırımlara asfalt rampalar yapıyor.
Rampası olmayan iş yerleri, cadde ve kaldırımları babalarını yeriymiş gibi trafik şapkalarıyla parselleyip, müşterilerinin araçlarına ayırıyor.
İstediğiniz kadar şikayetçi olun, bu düzen değişmiyor.
Belediyelerimiz, kaldım işgallerini sadece seyrediyor.
Çünkü bu olumsuz tablo, belediyenin bizzat kendisinden kaynaklanıyor.
Belediyelerimiz, konutların imar mevzuatına aykırı olarak işyerine dönüştürülmesine kayıtsız kaldığı gibi, konuttan işyerine dönüştürülen mekanlara ruhsat vermekte de bir beis görmüyor.
Hatta bu gibi yerlerin otopark olarak düzenlenmiş bölümlerinin iş yeri olarak kullanılmasına da izin veriyor.
E tabii o zaman da kaldırımlar araçlarla işgal ediliyor.
Otopark Yönetmeliğine göre, otoparkların başka bir amaçla kullanılamayacağı hükmü aleni çiğnenince sonuç, işgal oluyor.
Ciddi bir otopark sorunu ortaya çıkıyor.
İş yeri açma ruhsatı verme yetkisine sahip belediyelerimiz, trafik sıkışıklığı başta olmak üzere başka birçok soruna neden olabileceğini hesaba katmadan olur olmaz yerlerde işyeri yapılmasına, büfe kurulmasına izin verdikçe bu sorunlar artarak devam edeceğe benziyor.
Bu sorunun en somut örnekleri, başta Park caddesi ve Saltoğlu Bulvarının bankalar kavşağı olmak üzere Çayyolu’nun her tarafında görülüyor.
Bu kavşağa bu kadar iş yeri açılınca trafik sorununun yaşanacağını görmek ve ona göre ruhsat vermek için kahin olmak gerekmiyor.
Daha üç beş yıldır ikamete açılan bu bölgelerde belli saatlerde trafik yoğun biçimde tıkanıyor.
Park caddesi, onlarca konutun iş yerine dönüştürülerek, yaratılan curcunayla oturulamaz hale getirtilmiş ve işletmelere teslim edilmiş bulunuyor.
Ve bu konuların düzeleceğine dair bir umut da kalmamış gibi görünüyor.
Her yağmurda yollar dere yatağına dönüyor, çünkü kanalizasyon alt yapısı yetersiz kalıyor.
Bu sorun Büyükşehir Belediyesine aitmiş görünse de aslında alt yapının yetersiz kalmasında ilçe belediyelerimizin de büyük kabahatleri bulunuyor.
İlçe belediyeleri her önüne getirilen katsayı artışını onaylayarak, bir bölgedeki yoğunluk artışına çanak tutarak bu sorumluluğa ortak oluyor.
Örneğin, dün 100 konut yapılmasına izin verilen bir bölgede imar planı değiştirilerek 500 konut yapılmasının önü açılıyor, elbette alt yapı yetmez oluyor.
Çayyolu, son yıllarda bu şekilde yaratılan rantın en gözde merkezi halini alıyor.
Ve ne yazık ki, belediyemiz bu konuda Büyükşehir Belediyesiyle kol kola girerek, kötü bir sınav veriyor.
Çayyolu bu sorunların altında hızla yozlaşıyor, dokusu bozuluyor.
Netice olarak, belediye başkanı olacakların her şeyden önce belli bir ufka sahip bulunması ve bu konulara bakış açılarının ranttan değil, halktan yana olması ve gerekiyor.
Hiç yorum yok...