Sn. Cumhurbaşkanı Gül, üçüncü boğaz köprüsünün temel atma töreninde köprünün adının Osmanlı’yı “cihanşümul bir imparatorluk yapması” ve “Kutsal Emanetleri yurda getirmesi” nedeniyle Yavuz Sultan Selim olarak konulduğunu açıkladı.
Birinci köprünün adı Boğaziçi olmasına karşılık, cumhurbaşkanı bu köprünün Atatürk Köprüsü olduğunu söyledi.
Bu, bir dil sürçmesi miydi, yoksa ülkeyi yedi düvelin saldırısı ve işgalinden kurtarıp modern bir cumhuriyet kurarak medeni milletler safına sokan Mustafa Kemal dururken ve üstelik ikinci köprünün adı zaten bir Osmanlı padişahına aitken üçüncüsüne de yine bir Osmanlı padişahının adının verilmesinden duyulan bir rahatsızlığın ifadesi, bir “kafa karışıklığının” dışa vurumu muydu?
Bilinmez!
Lakin AKP iktidarından önce yapılan önceki iki köprüye Mustafa kemal’in adı verilmemişken, Atatürk’ün adının her yerden silinmeye çalışıldığı, fotoğraflarının kaldırıldığı günlerden geçilirken üçüncü köprüye onun adının verilmesini beklemek, hiç kuşku yok ki, safdillikten başka bir anlama gelmez.
Burada mesele, köprünün adının neden Yavuz Sultan Selim olarak belirlendiği değil, Sultan Selim Han’ı değersiz görmek filan değil, üç köprüden birisinin bile adının büyük kurtarıcımıza atfedilmemiş olmasıdır.
Ama şimdi buna şaşırmamak gerekir, çünkü aslında olması gereken olmuştur!
***
Üçüncü köprünün temel atma töreninde konuşan Sn. Başbakan’ın, Hz. Muhammet’ten İstanbul’un fethine ilişkin hadisini Arapça okumasına da şaşırmamak gerekir.
Zira başbakan son günlerde bu tür konuşmaları sıkça yapmaktadır.
Reyhanlı’da halka hitap ederken, “ensar ol Reyhanlı” diyen de, alkolün yasaklandığı yasa çıkartılırken,“şaribül leyli ven nehar” bir nesil istemiyoruz” diyen de kendisidir.
***
Temel atma töreninin İstanbul müftüsünün dualar okuması eşliğinde yapılmasına da şaşmamak gerekir!
Bu da son yılların modasıdır!
Bırakınız köprü temelini, basit bir fuar, bir festival açılışı bile artık bir din görevlisinin duaları ile gerçekleştirilmektedir.
Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan tarafından “imza edilerek” köprünün temeline atılan hatıra mektubunda yer alan, köprünün “İstanbul için, Türkiye için ve tüm dünya için hayırlara vesile olmasını Allah’tan diliyoruz”, “bu köprüyü milletimiz ve insanlığa hayırlı bir eser olarak muhafaza etmesini, üzerinden geçen yolcuları sağ ve salimen menzillerine eriştirmesini, köprüyü, muhabbetin, kucaklaşmanın, kavuşmanın buluşmanın, bir aracı kılmasını Allah’tan niyaz ediyoruz”, “kıtaları ve medeniyetleri olduğu kadar geçmişi de geleceğe bağlayarak, Türkiye’yi önce 2023 ardından 2053 ve 2071 hedeflerine ulaştıracak bu köprünün yapımında emeği geçenlerin bu hayırlı eser vesilesiyle iki cihanda dualara mazhar olmalarını temenni ediyoruz”
İfadelerini ve hatta Allah’tan gerçekleşmesi niyaz edilen 2023, 2053 ve 2071 hedeflerinin aslında siyasi bir parti olan AKP’nin hedefleri olduğunu da çok görmemek gerekir.
Sn. Başbakanımız, alkol yasağı ile ilgili eleştirilere yanıt verirken "Bunu farklı yerlere çekenler oluyor 'efendim inancı gereği bunu yapıyor' diyorlar. Hangi din olursa olsun bir din yanlışı değil doğruyu emrediyor. Doğruyu emrediyorsa, bunu din emrediyor diye karşısında mı duracaksınız. İki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da dinin emrettiği bir yasanın sizin için neden reddedilmesi gerekiyor" dememiş midir?
Öyleyse, şaşırmamak gerekir!
Dahası, gerçekten bu devran 2023 lere kadar böyle giderse, artık dini kurallara göre tek tip bir hayat yaşamaya da alışmak gerekir!
Hiç yorum yok...