Türk ulusu, Çanakkale’yi yedi düvele karşı geçilmez kılmış, Kurtuluş Savaşında onca yokluk içinde, kadınıyla, genciyle işgal kuvvetlerine unutulmayacak bir yenilgi tattırmış bir ulustur.
Türk ulusu, Çanakkale geçilirse neler olacağını, ülke işgal altında kalırsa kendisini nelerin beklediğini çok iyi görmüş, sinmesi ve kaderine razı olması için içeriden ve dışarıdan yürütülen bir çok“psikolojik harekata” rağmen “eğriyi doğrudan ayırt etme becerisi” gösterebilmiştir.
O zamanın askeri ve siyasi otoritelerince imkansız görüleni yapıp, bu tarihi başarılara imza atarken gösterdiği “sağduyu” her türlü takdirin üzerindedir.
Bağımsızlığı, bütünlüğü ve vatanı söz konusu olduğunda aynı “sağduyuyu” göstereceğine de hiç kuşku yoktur.
Dolayısıyla, kimilerince “çözüm süreci” denilen, “çöküş sürecinde” er geç aynı “sağduyu” ile hareket edecektir.
Son yıllarda AKP’yi iktidara taşımış olması, bir çok etkenin oluşturduğu istisnai bir yanılgı olup, bu kaideyi bozmamaktadır.
Kendisine dayatılan “çözüm süreci” denilen süreçte, iktidara taşıdıklarının gerçek yüzlerini görecek ve bu yanılgısını mutlaka düzeltecektir.
Onun, “sağduyusu” varken, her ağzını açtığında seçilmişlerin atanmışlara üstünlüğünden dem vuran siyasi iktidarın “atadığı” “akil adamlar” kim olursa olsun, hiç birisine ihtiyacı yoktur!
İşte bugün gündeme oturtulan “akil adamlar” meselesine bu açıdan bakılmalıdır.
Akil adamların kimler olduğunu tartışmak, şu olacağına bu olsaydı demek, onları geçmişleriyle, statüleriyle veya başka özellikleriyle değerlendirmek abesle iştigalden ibarettir.
TBMM orada dururken, ülkenin önemli konuları burada tartışılması gerekirken, iktidarın bu zemini bir tarafa bırakıp, açık açık söyleyemediğini, yapamadığını “akil adamlara” söyletmeye, yaptırmaya çalıştığı gün gibi ortada değil midir?
O halde "akil adamların" kim olduğunun ne önemi vardır?
Kaldı ki, açıklanan isimlerin büyük çoğunluğu hiç de sürpriz değildir.
İsimler açıklanmadan önce kimler seçilecek tahmin edin deseler, az çok televizyon izleyen ve bölücü Kürt hareketine hoşgörüyle yaklaşanların kimler olduğunu gören her Türk vatandaşı, bunların yarısından çoğunu büyük bir isabetle tahmin edecektir.
Tamam, sağduyu sahibi Türk ulusunun vatanın bölünmezliği ve devletin tekliği konularında şu veya bu şarkıcıdan, artistten, hükümetle iyi ilişkiler içinde olan şu veya bu iş adamından, yandaş medyada boy gösteren şu veya bu dönek solcudan ve televizyon programlarından tescilli İslamcı ve Kürt milliyetçisinden öğreneceği bir şey yoktur; ancak bu isimler üzerinde tek tek durmanın da zaman kaybından başka bir anlamı olmayacaktır.
Önemli olan bu “akil adamların” “işlevlerinin” ne olduğudur.
Akil adamların “görevi”, Türkiye'nin tüm bölgelerinde “çözüm süreci” denilen ama, içeriğinin ne olduğu belli olmayan, sonu muhtemelen bölünmeye varacak olan “çöküş sürecini” tanıtmak, halkı bu konuda bilgilendirmek ve aydınlatmak olduğuna göre, her şey apaçık ortadadır.
Bu “görev”, sözde akan kanı durdurmak için “analar ağlamasın hamaseti” ile yapılacak olsa da, tarih tekerrür edecek ve sonunda başarıya ulaşacak olan Türk halkının “sağduyusu” olacaktır.
Mustafa T. Turhan
Kaynak: www.cayyoluhaberbulteni.com
Haber Detayı: www.cayyoluhaberbulteni.com/CayyoluHaberDetaylari.asp?ID=5988
Hiç yorum yok...