Banka promosyonlarının dağıtımıyla ilgili Başbakanlık Genelgesinde yapılan değişiklikle, “Banka tarafından verilecek promosyon miktarının tamamının personele dağıtılması” kararlaştırıldı.
Bir süre önce,emekliler için de maaşlarını aldıkları bankaların promosyonlarından yararlandırılması gündeme gelmiş,bizzat ilgili bakan (Ömer Dinçer) açıklama yapmış umut yaratmıştı.Emekliye belki ‘bir teselli’, sıkıntılarına bir nebze ferahlık vereceği umulmuştu... Ancak yine aynı bakan, “bankalarla yapılan görüşmelerden olumlu sonuç çıkmadığını, promosyona kârlılık açısından bakan tarafın zarar edeceğini açıklayarak anlaşmaya yanaşmadığını” belirtti. Emekliler açısından hayal kırıklığı yaratan durum, sayın bakan’ın emeklisinden yana bastıramaması ve “hakem gibi davranmasından” kaynaklandı diyebiliriz.Çünkü promosyonların emeklilere de verilmesi için bizzat başbakan’ın talimat verdiği basına yansımıştı. Gelinen noktada, yeni başba-kanlık genelgesinde, promosyonun tamamının personele dağıtıl-ması öngörülüyor.
“Kaynak yaratma sorunu olanlar”, ‘sözde kaynağı’ dahi dağıt-makta başarılı olamamış, önce umut sonra hayal kırıklığı ve hüsran yaratmışlardır. Trilyonlarına aracılık yapan bankaların promos-yonlarından bir kesimin (emeklilerin) pay almaması haksızlığına seyirci kalmış, herkesi gözeten bir adaletli davranış gösterememişlerdir.
Emeklilere büyük sorumluluk düşüyor
Markette, çarşı, pazarda gündelik ihtiyaçlar zamlanıyor, fiyatlar ayarlanıyor. Ayarlanmayan ücretler, piyasaya uyumlu değil ve gerisinde kalıyor. En mağdur olanlar ise emekliler. Yetişmeleri mümkün değil ve ihtiyaçların bir kısmından vazgeçmek zorunda kalıyorlar. Ekonomik baskılara rağmen kâr eden şirket sayısındaki artışa, iş gücünü azaltanların sebep olduğunu görüyorsunuz. İşten atılanlar ve yeni iş arayanlar, işsizlik oranlarına yansıyor,işsizlik artıyor. Sözde aydınlar,gelir dağılımındaki adaletsizlik ve işsiz sayısına rağmen ekonominin iyi olduğunu söyleyebiliyor!
Terör, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş boyutlara ulaşıyor, Bölünme, ayrılma, ulus devletten vazgeçme, Atatürk’e hakaret etme, milliyet-bağımsızlık yerine etnik kimlik çığlıkları, sözde demokrasi adına, IMF, AB, ABD istediği için ve globalizm adına atılıyor!
Detaylarda boğulur bir beraber davranmazsak, ‘can havli’ devreye girmezse, vay buraların haline..
Emeklilere büyük sorumluluk düşüyor, kötü gidişe dur de-meye, sebep olanlara ders vermeye, sayıları yeter de artar.
Meydanlarda tek başına...
Referandum öncesi meydan meydan gezen Kılıçdaroğlu’nun yalnızlığı dikkat çekiyor. Sıcağın altında, günde 3-4 yerde, otobüs tepelerinde, kitlelere seslenirken yandı,sesi kısıldı,kilo verdi..Öte yanda, Parti ileri gelenleri, Ankara’da Genel Merkez’de,sanki bir törene yada partiye gider gibi grand tuvalet, tebessümle parti içi polemikleri basına anlatıyorlar..Sayın Başkan’ın yanı boş.. Nerede Sayın İnce, Anadol, Köktürk, Öztürk, Okay, Sav ve diğerleri? Sadece Atilla Kart ve Çetin Soysal sahada. Kemal Kılıçdaroğlu,meydanlarda “tek tabanca” kavrulup, “Gandi’ye” dönerken, bazı belediye başkanları bile kendine bakmadan ‘topa giriyor’, yandaş medyada CHP analizleri yapıyor! ‘Havuzlu villa’ polemiklerini Çayyolu’na dayandırıyor, CHP’yi suçluyorlar.Geçenlerde, Sözcü’de Mehmet Türker, CHP Genel Başkanı’nın yanlızlığını köşesine taşıdı, püf noktalarının altını çizdi..
Referandum sürecinin sonuna yaklaşırken, niyeti malum dışardan gazel okuyanlarla, hüsnüniyetli analiz yapanları, birleştiren tesadüf ve tespitler, Kılıçdaroğlu’nu maalesef kendi partisinin harcayacağını öngörüp söylüyor gibi!.
Metin Altay
Çayyolu Haber Bülteni
Eylül-2010
Hiç yorum yok...