Prof. Dr. Muammer Aksoy’la denetim elemanı olarak bir anım daha var demiştim.
Malatya İli, Darende İlçesi Belediyesi ve İlçeye bağlı kasaba belediyeleri teftişini 1989 yılı Haziran ayında yürütürken bu anının tam yazılma zamanı. Hocamızı 31.Ocak.1990 da kalleşce evinin önünde faili meçhul bir silahlı saldırı sonucu kaybettik.
Bende Darende’deki sorunlarımı anlatmak için hafta sonu Ankara’ya dönüp, çare ararken Amerikan Pazarının civarında CHP danışmanlarının bulunduğu apartmanının dairesinin merdivenlerinde 1989 yılının Haziran yada Temmuz ayında karşılaştık.
Şimdi gelelim sorunuma; Belediyede çalışırken çay çok içtiğimden tuvalete gitmek zorunda kalıyordum. Hemen hemen her gittiğimde WC’de abdest alanlara rastlıyorum.Karışmamak için kendimi zor tutuyorum. Aslında bir denetmenin bu gibi işlere karışması doğru değildir. Biz evrak üstünde teftiş yaparız.Tespit makamıyız.İcraata karışamayız.Gel gör ki serde Karadenizlilik var mümkün değil, anında müdahale ederim.
Bu arada ikide bir Darende’deki şeyh hazretleri sizi bekliyor efendim. Ne zaman gideceksiniz? soruları beni bezdirdi. Başbakan ANAP’ı kurarken şeyh hazretlerinin elini öperek icazet aldı.”Vali Bey ve Kaymakam Şeyh hazretlerini ziyaret etmişlerdir.Sen nasıl gitmezsin” e sözü getiriyorlardı.!Bu arada verile emirlerinde (harcamalarda) seccade,takunya benzeri terlikler vs. çıkınca bu ne iştir dedim.O zaman yanlış hatırlamıyorsam WC’nın kaşısındakı bir odanın da mescit olarak tahsis edildiğini anladım. O evrakları, kişi borcu olarak ayırdım. Tuvalette abdest alma işine el koymaya karar verdim. Dışarıdan gelenlerde vardı. Tuvaletlerde önceki anımdan da bilineceği üzere, konuşma yapmakta artık uzman olmuştum; Bir gün, her halde Cuma günü idi. Lavabolar meşgul abdest alıyorlar her yer sırılsıklam su içinde, zaten 2 veya 3 lavabo var. Elimi yıkayacak lavabo yok. “Arkadaşlar elinizi musluklara sürüp abdest alıyorsunuz.Halbuki biraz önce taharet alan kişinin eli affedersiniz boklu sidikli, musluğu tutuyor sizde aynı musluğu tutup mikropları ellerinize yüzünüze kafanıza, ayaklarınıza sürüyorsunuz müslümanlıkta apdestteki amaç temizlenmedir.Üstelik Belediyenin kapısının karşısında Şadırvan ve Cami var. Orda temiz temiz ibadetinizi yapın, belediyedeki mescidi de kaldırın. Kim amir? kim memur? belli değil, Mescit odası yazı işleri müdürünün odası olsun dediğimi hatırlıyorum. Tabii WC ‘dekiler kim bu zındık kravatlı parlak adam, alışmışlar din konusunda sakallı yeşil ve kara cüppeli hocalara, bu arada personelde yardımcı oldu. Ayrıca durumu Belediye Başkanına anlattım. Başkan da anlayışla karşıladı. Bir oldu bittiyle mescidi kaldırıp, amir odası yapmıştık. Başkanlık teftişinde de konuya mescitten bahsetmeden belediyedeki odaların memur örgütlenme şemasına göre gözden geçirilip, her amire tek oda verilmesini, aksi takdirde kim amir, kim memur’un belli olamayacağından, amirlerin otorite zaafiyetine uğrayacaklarını belirtilerek tedbir alınması tavsiyesinde bulundum. Problemi pratikçe çözmüştüm ki bu sefer benim için problem başlayacaktı. 2-3 gün geçmişti ki Bakanlıktan telefonla arandım. Artık Tef. Kur.Bşk.da bağlı değil,Bakanlık icrai birimi olan Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünde Bakanlık Teşkilat şemasında olmayan bir oldu bitti ile Kontrolörler Kurul Başkanlığına bağlanmıştık! (Bu konuda arkadaşlarımla Ankara Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığına duruşmalı dava açtık. Sonuçta iptal edildi. Ancak bu sefer Kontrolörler Başkanlığına dönüştürülüp işin içinden çıkmışlardı. Ben hala Kontrolörlerin yürüttükleri Denetimlerin yok hükmünde olduğu kanaatindeyim.Çünkü hukuk aleminde olmayan bir başkanlık kadrosu ve olmayan bir teşkilat kendi hukuksuzluğu ile nasıl taşrada hukuku uygulayıp denetim yapar halen anlamış değilim!.Yerimiz Denetim birimi olan Tef.Kur.Bşk.lığı olmalıdır.Yada yasal olarak kurul kurulmalıdır.) En kıdemli arkadaşımız Başkan olmuştu; telefonun ucunda o vardı. Arkadaşım önümde ferman gibi bir şikayet telgrafı var. Darende’de Mescit kapatmışsın! Bakanlıkta mescit olduğunu bilmiyor musun? Ben de “biliyorum ama siz de Bakanlık iç teşkilatının 1923 yılından beri denetlenmedığını, bana görev verilse Bakanlıktaki mescidin de kapatılması yönünde işlem yapardım.”dedim. Arkadaşım bana Bakan, hakkında soruşturma açtırıyor. Biz seni koruyamıyoruz,sen kendini korumak için tedbir al. Böyle konularla uğraşıp, bizi de zor durumda bırakma deyip telefonu kapattı. Belli ki arkadaşlarımı ve kendimi bir belanın içine sokmuş ve Darende’deki şeyhi ziyaret etme, birde oldu bitti ile mescit kapat!.Yukarıda belirtiğim gibi apartmanın asansörü çalışmıyordu.merdivenlere yöneldim 2. Katta Muammer Hocanın yavaş yavaş merdivenleri çıktığını görünce arkasından bende onun temposuna uydum.Nerdeyse ensesindeyim.Geriye dönerek” kardeşim sen beni geç hangi kata çıkıyorsun?” dedi.Bende “ efendim Mülkiyeden öğrenciniz Nejat Kumbasar. Resim olayını hatırladı ve İçişleri Bakanlığında çalıştığımı, şuanda Darende’de teftişte olduğumu, bir mescit kapatma olayı yüzünden 12 kattaki CHP danışmanlarına durumumu anlatıp tedbir almaya çalışacağım.”dedim. Hoca” Ben de oraya çıkıyorum. Sen beni geç 10-15 dakika sonra ordayım. konuşuruz” deyip ısrar edince mecburen hocamızı geçip daire de bekledim.Hocamızda 15 dakika sonra geldi.Karşılıklı olarak oturduk. Ben olayları özetle anlattım. Hocamdan bravo Nejat seni iyi yetiştirmişiz diye bir methiye beklerken,”aman böyle konularla uğraşma Türkiye bu seviyede değil, kurşunun nerden geldiğini anlamazsın! Teftişlerde daima arkanı duvara ver. demez mı? 1961 Anayasasında Diyanet İşleri Başkanlığını kurmamızdaki amaç laik düzene aykırı olmasına karşın tarikatlar ve şeyhlerin karşısına çağdaş din adamlarını yetiştiren bir kurum koyma zorunda kaldık. Ama görüyorum kı tarikatların adamlarını memur yapıp aylığa bağladık bu böyle bir süre devam etmelıdır. Bu ülkenin vatandaşı dinine bağlıdır siyasi partilerde bunu sömürüyor. Sadece CHP bunu yapmıyor.”dedi. Laik bir devlette resmi dairede mescit açılıyor. Ne Kaymakamı, ne Valisi konunun üstüne gitmiyor. Ben bir don kişot gibi üzerlerine saldırıyorum. Üstelikte en sevdiğim hocam bana neler diyor? (Bakın bu gün ne hallere geldik.Biz din adamlarını çağdaş yapacağımıza bir imamın teşkilatı ABD’ninde desteği ile Türkiye Cumhuriyetinin hemen hemen tüm kurumlarını ele geçirdi.!Düzen alt üst oldu.Atatürkçüler süresiz hesap verme durumunda kaldılar.Suçlarını bile bilmeden mahkemeye çıkmalarını yıllarca bekliyorlar.) Kös ,kös Darende’ye pazartesi günü gene erkenden döndüm.Mesai başlayınca Belediye Başkanı Odasına davet ederek kahve içelim dedi.Bende davete icabet ettim.Nejat bey hafta sonu Vali Bey Belediyeye geldi.Bu mescit kapatma meselesini araştırdı.Herhalde sizi Bakanlığa şikayet etmişler.Siz daha çok gençsiniz.izlediğim kadarı ile canla başla gece yarılarına kadar çalışıyorsunuz.Başınıza bir iş geleceği çok açık olduğundan bu işler siyasi İçişleri Bakanı da dindar ve ayrıca herkes şeyh hazretlerine biat eder.Ben Vali beye, mescidi Nejat bey değil ben kapattım. Hatta odayı da Yazı İşleri Müdürüne tahsis ettiğimi belirttim. Ben zaten tek başım kalmıştım. Allahtan başka koruyucum yoktu.Üstelikte mescidi kapatmıştım.Allah bile bana karşı, Şeyh hazretlerinden yana olabilirdi. Başkana ;Vali ifadeni yazılı mı aldı? diye bile soramadım. Kahvemi keyifle içtim.Başkana teşekkür ederek, teftiş odama dönüp teftişime devam ettim.Beni bu din bezirganlarının ve Bakanlığın elinden Darende Belediye Başkanı kurtarmıştı, yaşıyorsa sağlıklı bir ömür diliyorum.Yaşamıyorsa; (Sevgili hocam bana akıl vermişti arkanı duvara ver diye ama kendiside bu aklı uygulayamazdı çünkü evine doğru yürüyordu ve arkasından vuruldu duvar bile yoktu. Hocam kalleşce vuruldu) Prof.Dr Muammer Aksoy’la birlikte ayrı ayrı ışıklar içinde yatsınlar…
Hiç yorum yok...