Kent dokusu denilince; caddeleri, sokakları, konut alanları, alış veriş ve dinlenme yerleri ile insan ilişkileri akla gelir.
Eskilerde arasta, bedesten, daha yakın zamanda çarşı, mahalle kavramları bu dokulaşmanın birer ifadesi olmuş, insan ilişkileri de bu yapılanmalara göre şekillenmiştir.
Şimdilerde, Alış Veriş Merkezleri ve dünyaca ünlü markaların zincir şubeleri ve bunların belirlediği insan ilişkileri egemen.
Artık, tek, tek apartmanlar, bunların altlarına açılan tek, tek dükkanlar yerlerini, büyük sitelere, rezidanslara, AVM’ lere bırakıyor.
Bir başka deyişle, eski kent modelinin yerini yeni kent modeli alıyor.
Bir çok gelişmiş ülkede yeni yerleşim alanları bu yeni modele göre şekilleniyor.
Bizde de son yıllarda, yeni kentleşme modelinin ağır bastığı görülüyor.
İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere, büyük kentlerimizde oluşan yeni yerleşim alanlarında, konutlar siteler halinde inşa ediliyor, ihtiyaçlarını karşılamak için de büyük AVM’ ler yapılıyor.
Yıllar önce Ankara’da Ümitköy ve Çayyolu bu modelin ilk örneği olarak ortaya çıkıyor.
Kentin gürültüsünden, hengamesinden bıkıp, yeşili bol, sakin bir yaşamı özleyenler Ümitköy ve Çayyolu’nda kurulan sitelere villalara akın ediyor.
Yani bu yerleşim bölgesi, yeni kent modeli ile “sakin yaşamı” tercih edenlerin buluşmasından doğuyor.
Dokusu da buna bağlı olarak oluşuyor.
Geniş yeşil alanlara sahip büyük siteler, bahçeli villalar ve ihtiyaçları karşılamak için, Konutken Siteleri içine mini çarşılar, Koru sitesi yanına Mesa AVM, Ümitköy’de Galeria Çarşısı yapılıyor. Çayyolu Köyü içindeki esnaf dükkanları da bu yeni yapılanmaya eşlik ediyor.
Tercihleri, gürültüden uzak sakin bir yaşam olan insanların ilişkileri de buna paralel gelişiyor.
Ne var ki bu doku korunamıyor, çok kısa bir süre sonra rant hesaplarına kurban ediliyor, tam alaturka bir biçimde yeni ve eski kent modeli birbirine giriyor.
Önce Ümitköy’de, Galeria varken civarındaki sitelerin tek ve çok katlı konutları tek, tek iş yerine dönüştürülüyor. Sonra Çayyolu’na doğru 8. cadde üzerindeki villalar bankalara kiralanıyor. Osman Ağa Konakları adıyla yapılan konutlar iş yeri olarak kullanılmaya başlıyor. Sonuçta insan ve araç trafiği yoğunlaşıyor eski sakinliğin ve huzurun yerinde yeller esiyor.
Rant virüsü Çayyolu’na da bula-şınca, bir yandan büyük AVM’ler açılsa da konutların iş yerine dönüştürülmesi hız kesmiyor, Park Cadde-sindeki villaların tamamı restoran, kafe olarak kullanılmaya başlıyor, bazıları fiilen bar, gazino gibi çalışıyor. Uludağ Restoran’ın bulunduğu kavşağa ve Alacaatlı yolu üzerine onlarca işyeri yapılıyor, villa olarak yapılan konutlar banka şubeleri oluveriyor, 37. cadde üzerindeki Dostluk Sitesinin neredeyse tamamı iş yerine dönüştürülüyor, İmaj İş Merkezi altına dükkanlar açılıyor ve kavşakta araç trafiğinden uzun kuyruklar oluşuyor. 8. Caddenin Yaşamkent sınırlarında kalan bölümündeki villalar da bu modaya uyuyor, iş yeri oluyor.
Virüs en son Beysukent’e ulaşıyor ve yeni yolun yapılmasının ardından Ankara’dan geliş yönündeki villaların büyük çoğunluğu işyerine dönüşüyor.
Kısacası, Ümitköy, Çayyolu ve Beysukent’in dokusu büyük bir hızla bozulup, yok ediliyor.
Peki bunca işyerinin açılması gerçek bir ihtiyaçtan mı kaynaklanıyor?
Çoğunun boş olması böyle bir ihtiyacın olmadığını gösteriyor.
Yerel yönetimlerin özellikle konutların işyerine dönüştürülmesini olağan görüp, onaylaması dokunun bozulmasında baş rolü oynuyor.
Bölgeyi de kapsayan bir Nazım Planı var mı? varsa, bu değişiklikler plana uygun mu? değilse, nasıl yapılıyor? önce fiili durum yaratılıp sonra plan ona mı uyduruluyor? Öyleyse plan ne anlama geliyor? Rant cazip olunca, bunlar sorgulanmıyor.
Oysa ki, Danıştay’ın müstakar kararlarında, uygulama planlarının Nazım Plan’a aykırı olarak değiştirilemeyeceği, Nazım Plan yoksa, uygulama planı yapılamayacağı ve planlarda kamu yararının gözetileceği hükümlerinin yer aldığı biliniyor.
Kısacası, gelen giden yerel yönetimler, kamu yararını ön planda tutarak kentin dokusunu korumak ve buna göre gelişmesini sağlamak için, yargı kararlarını da göz önünde bulundurmak suretiyle imar planları yapıp uygulamaları gerekirken, günlük rüzgarların peşinde savruluyor.
Planla, pilav karışıyor!..
Mustafa Turhan
Çayyolu Haber Bülteni
Hiç yorum yok...