AST, ‘Zübük’, ‘Selamün Kavlen Karakolu’ ve ‘Giderayak’ın ardından yeni oyununu izleyici ile buluşturmaya hazırlanıyor...
‘Halktan Biri’
Ankara Sanat Tiyatrosu (AST), 8 Mart’ta, yepyeni bir oyunla Ankaralı izleyiciyi buluşturacak. Sam Bobrick’in yazdığı “Halktan Biri” adını taşıyan oyun, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’ndan (İBBŞT) Ankara’ya gelen yönetmen Arif Akkaya’nın deyimiyle, “Türk halkını, sıkıntılarını ve çaresizliğini ironik bir dille” anlatıyor. Ankara Devlet Tiyatrosu’nun emekli oyuncusu Mehmet Atay ve Alper Tazebaş’ın rol aldığı oyun, aynı zamanda bir sistem eleştirisi üzerine kurulu.
Oyunun yönetmeni Arif Akkaya ile AST’ın yeni oyunu ve tiyatronun sorunları üzerine konuştuk:
‘Bir tür politik güldürü’
5 Ocak’ta Mahir İpek (AST Yönetim Kurulu üyesi) telefon etti; “Ağabey, elimde güzel bir oyun var. ‘Halktan Biri...’ Yönetir misin?” diye sordu. Önce oyunun metnini görmek istedim. Çünkü bir oyunun metninin çok önemli olduğunu düşünüyorum. “Halktan Biri”, ABD başkanına mektup yazan, sisteme yönelik eleştirilerini bu mektuplar aracılığı ile bildiren bir vatandaşın evine FBI ajanının gelmesiyle başlayan, daha sonra bu ajanın adamı mektup yazmamaya ikna etmeye çalışmasını konu edinen bir oyun. Bir tür “politik güldürü.” İronisi olan bir oyun.
‘Yönetmen oyuncu koçudur’
Oyunculuktan gelen bir yönetmenim. Bu nedenle oyuncu ile uğraşan bir rejiyi tercih ederim. Yani bir oyunu yönetirken trafik polisliği yapmam, oyuncuya “Şuraya, buraya git” demem. “Bir oyunun karakteri nasıl davranmalı, bu davranışın nedeni ne?” soruları üzerinde dururum. “İzleyiciye ne söylemek istiyoruz?” sorusu da önem taşır benim için. Yönetmenlik aslında oyuncu koçluğudur.
Oyunda, halkımıza yabancı olmayan bir dekorun kullanılmasını istiyorum. AST’ın uzun ve derinliği olmayan bir sahne yapısı var. Bu yapıyı biraz olsun derinleştirmek için oyunda olmayan bir şey yaptım; yukarıya bir merdiven düşündüm ki mizanseni sadece sağlı-sollu kullanmayalım diye... Ayrıca istiyorum ki insanlar oyunu izlerken dekor için “Aaa, ne kadar bizim evi andırıyor” diyebilsin. Bu nedenle Ankara’ya geldiğimden beri pazarları geziyorum. O pazarların birinde geçen günlerde tekli ve ikili koltuklar aldık. Üzerlerinde yaşanmışlıkların izleri var; lekeler var.
Oyunda, ülkemizdeki işsizlik ve açlık sınırında yaşayan insanların sorunları da anlatılıyor. Çünkü Türkiye’de bireyin önemi yok. Güvencesi yok... O yüzden hayatı boyunca insanlar Türkiye’de sevmedikleri işleri yaparlar. Bugünlerde televizyonlar sayesinde de düşünmeyen, okumayan toplum olduk. Her şeyi hazır bekliyoruz. Ne tiyatro, ne opera, ne resim alışkanlığımız var.
SELDA GÜNEYSU
Cumhuriyet
Hiç yorum yok...