Haberler


Oylarınız “Hayır’lı” Olsun
  • Yorumlar: 0
  • 09 Temmuz 2010 00:00
  • Haber kategori: Çayyolu
  • Ekleyen:
  • Ziyaretler: 1678
  • Son Güncelleme: -/-
  • (Güncel Beğeni 0.0/5 Yıldızlar) Toplam Oylar: 0

Oylarınız “Hayır’lı” Olsun

0 0

Çok büyük bir merakla beklenen Anayasa Mahkemesi kararı nihayet açıklandı. Evet hiç kuşkusuz, bu kararı herkes büyük bir heyecanla bekliyordu. Ve karar, hiç kimseyi memnun etmedi. Gerçi “laboratuvar koşullarında” düşünürseniz, yani “kararın hangi koşullarda alındığını” göz önüne almadan bir değerlendirme yaparsanız, kararın “iyi bir karar” olmadığı açık. Ama yapılanları, mahkeme üyeleri üzerindeki baskıları düşünürseniz, böyle bir karar vermeleri son derece doğal. Düşünsenize, iptal lehinde oy kullanacağını düşündükleri için, baskı altına almak amacıyla Fulya Kantarcıoğlu’na neler yaptıklarını. Salt onu baskı altına almak, diğerlerini de korkutmak için, Seyfi Oktay’a nasıl soruşturma açtıklarını. Açılan soruşturma ile hiç ilgisi olmayan telefon konuşmalarının yandaş medyaya nasıl servis edildiğini. Gözaltı ile birlikte, derhal yandaş medyaya servis edilen o telefon konuşmalarının kimlerin elinde olduğunu, o birileri tarafından neden derhal servis edildiğini… Bunları düşününce, başka her tür “etkilemenin” yapıldığını bilince, mahkemenin laboratuvar koşullarında, karar vermediğini anlıyorsunuz.

Ama karar “hukuk devleti” açısından iyi bir karar değil. Neden mi? Bir kere Anayasa Mahkemesi Başkanı, kararı, “kısa karar” biçiminde bile olmadan açıkladı. Hiçbir gerekçe belirtilmeden, kim neye karar vermiş, hangi karar kaç oy almış, neden öyle karar verilmiş, bu hususlardan hiçbiri yanıt bulmadan açıklandı. O kadar ki, CHP çok önemli bir itirazda daha bulunmuştu; “metnin bir bütün halinde halkoylamasına sunulmasına” itiraz etmişti. Bunun sonucu ne oldu, Başkan’ın açıklamasında onu bile göremedik. Oysa Anayasa Mahkemesi Başkanı, bir gün bekleyebilir, “kısa karar” biçiminde de olsa açıklayabilirdi. Böylece, kararı, tüm gerekçeleri ile, kim neye oy vermiş, hangi madde, hangi gerekçe ile ve kaç oyla iptal edilmiş ya da edilmemiş, tüm bunları anlayabilirdik. Oysa çarşamba akşamı yapılan açıklama, bunların tümünü atlayan bir açıklama idi. Ve bu nedenle, hem kesinlikle anayasanın 153. maddesine aykırı idi. Üstelik, Anayasa Mahkemesi kararlarının tartışılırlığını arttıracak nitelikte bir “karar açıklaması” idi.

Anayasa Mahkemesi’nin kararı, hiç kuşkusuz başka nedenlerden ötürü de “yeterli bir karar” değil. Neden mi? Çünkü anayasa değişikliği özellikle “Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nin oluşumu” nedeniyle mahkemeye götürülmüştü. Çünkü bu iki düzenleme, “her iki kurumu da” tam anlamı ile yürütmeye bağlı duruma getiriyordu. Tamamı ile. Dolayısıyla yargı bağımsızlığını da, kuvvetler ayrılığını da tamamen ortadan kaldırıyordu. Nasıl mı? Bir kere bu değişikliğe göre, Anayasa Mahkemesi’ne 17 üye seçiliyor. Ve tümü de tamamen “tek bir siyasal gücün” etkisine bırakılmış durumda. Şimdi Anayasa Mahkemesi, kararında, bu durumu hiç sakıncalı bulmuyor. Bu 17 üyeden 10 tanesinin (Cumhurbaşkanı’nın 4 üyesi, YÖK’ten gelen 3 üye ve TBMM’nin basit çoğunluk ile seçeceği 3 üye) tamamı ile “aynı siyasal gücün mutlak takdirine” bağlı atanmasına hiç aldırmıyor. Bunu yargı bağımsızlığına aykırı bulmuyor. Ama bir tek bu üyelerin “hukukçu olmamalarını”, “Hukuk Devleti ilkesine” aykırı buluyor. Anlaşılır gibi değil.

Aynı şekilde, HSYK’nin oluşumunda, bugüne kadar herkesin söylediği, yandaş aydınların(!), yandaş hukukçuların(!) bile kabul ettiği “Adalet Bakanı’nın, Kurul’un başkanı olmasına, yönetim, denetim, sekretarya ve soruşturma izni dahil her tür yetkisinin bulunmasına” karşı çıkmıyor, bunu “Hukuk Devleti’ne” aykırı bulmuyor. Sadece oy pusulalarında tek ismin yazılmasına karşı çıkıyor.

Hiç kuşkusuz, bu kararı tek bir şekilde okumak mümkün. Anayasa Mahkemesi “Anayasa değişikliğini iptal etmedi”. Ama bir iki ibare çıkararak, iptal etmiş gibi yaptı. Bunun nedenini bilmem, beni de ilgilendirmiyor. Ama bu kararın anlamı ve sonuçları bana göre açık. Mahkeme, bu kararla, “İşinizi kendiniz görün. Beni bu işe karıştırmayın. Hukuk devletine aykırıymış, demokrasiye aykırıymış, beni ilgilendirmez” dedi. “Hele bu ortamda, bu durumda hiç karışmam, karışamam” dedi. Yani açıkça kendi kendini sınırlayan ve topu siyasete atan bir karar verdi.

Şimdi iş bizlere kaldı. Halka kaldı. Bundan sonra iki iş yapmamız gerek. Birincisi bir dayatma ile ve demokratik ülkelerde hiç örneği görülmemiş bir biçimde, tek partinin oyları ile getirilen; üstelik Türkiye’de bir tek toplumsal grup ya da kesim için tek bir “yenilik” ya da “iyileştirme” getirmeyen, bu değişikliğe, halkoylamasında “HAYIR” vereceğiz. Sonra da tüm toplumsal katmanların, siyasal grupların görüşlerini ve desteklerini alarak, “AKP’ninkine benzer bir tek parti anayasası” değil, Türk halkının gerçeklerini ve istemlerini yansıtan, demokratik ve hukukun üstünlüğü anlayışına dayalı yeni bir anayasayı sıfırdan yapacağız.

Süheyl Batum
Cumhuriyet
9 Temmuz 2010

Paylaş
  • Twitter
  • del.icio.us
  • Digg
  • Facebook
  • Technorati
  • Reddit
  • Yahoo Buzz
  • StumbleUpon

Hiç yorum yok...

Bilgi! Maalesef sadece kayıtlı ve giriş yapmış kullanıcılar yorum gönderebilir. Giriş yapın veya Kayıt olun.