Şiirleriyle Türk şiirinin yönünü değiştiren Orhan Veli, İstanbul ile Ankara arasında bölünen 36 yıllık kısa ömrünü gönlünce yaşadI.Ankara’da geçen zorlu yıllarına dostluklar, aşklar ve birçok şiir sığdırdı. Yüzünden ve şiirinden gülümsemeyi hiç eksik etmeyen şairin her sınıftan, her meslekten arkadaşları vardı. Ankara’daki ayakkabı boyacılarının, garsonların çoğunu adlarıyla bilir, onlar da onu tanır, severlerdi.
Bir yazısında, “Bir zamanlar Ankara’da bir apartmanın bodrum katında oturuyordum. Karanlık, izbe gibi bir yerdi” diyordu. Sözünü ettiği yerin adresi bilinmese de, şairin Ankara’da şu adreslerde oturduğu biliniyor:
- 1937: Yeğenbey Mahallesi, Yeşim Sokağı No:7
- 1945: Ilgın Sokağı, No: 3 Yenişehir.
- 1947: Hanımeli Sokağı, No: 17 Yenişehir.
Orhan Veli, babasının 1924’de, Cumhurbaşkanlığı Bando Şefliği’ne tayini ile Galatasaray Lisesi’nin dördüncü sınıfından ayrılarak Ankara Gazi İlkokulu’na geçer. Ertesi yıl da Ankara Erkek Lisesi’ne başlar. Liseyi bitirince İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne yazılır. Ancak, 1936’da fakülteyi bitirmeden Ankara’ya döner. PTT Genel Müdürlüğü Telgraf İşleri Reisliği Milletlerarası Nizamlar Bürosu’na memur olur. Aynı yıl Varlık dergisinde şiirleri yayımlanır. 1939’daAnkara’da bir araba kazası geçirir. Melih Cevdet’in kullandığı araba Çubuk Barajı tepesinden aşağı yuvarlanmıştır.
1944’te askerlik görevini tamamladıktan sonra Yine Ankara’ya gelen Orhan Veli, Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’na girer. Hasan Ali Yücel’den sonra Reşat Şemsettin Sirer bakan olunca, Milli Eğitim’de tutucu, baskıcı bir hava eser. Orhan Veli buna uyamayacağını anlayarak 31 Ekim1946’da Tercüme Bürosu’ndaki işinden ayrılır.
1Ocak 1949’da da Ankara’da Yaprak dergisini Yayımlamaya başlar. 15Haziran 1950’ye değin 28 sayı çıkan dergiyi parasal güçlükler nedeniyle yayımlayamaz olunca Ankara’dan ayrılarak İstanbul’a gider. Ancak, Ankara’dan ayrılmasının başka bir nedeni daha vardır. Mehmet Kemal’den okuyalım:
“Başkent, sakal koyveren bir şaire dayanmadığı içindir ki Orhan Veli çekip İstanbul’a gitmişti. Sıkı polis baskısı vardı. Siyasal dalgalanmaları izlemeye güçleri yetmediğinden sakal makal gibi ıvır zıvır şeylerle uğraşıyorlar, şairleri, aydınları tedirgin ediyorlardı. (…)Orhan’ı, şimdi yıkılan İstanbul Pastanesi yakınındaki otelinde sıkıştırıyorlar, yokken odasına giriyorlar, kitaplarını karıştırıyorlar, otelciye gözdağı veriyorlardı. Otelci bir gün dayanamamış: ‘Orhan Bey, otel parasını bile veremeyen fakir bir insansınız. Polisler ne isterler sizden?’ diye sormuştu. Orhancık bu, ne desin, verecek cevap bulamamış, boynunu bükmüş: ‘Ne bileyim ben...’ demiş. Gerçekten de polislerin ne istediğini bilmiyordu. Gelip sorsalar, öğrenmek istediklerini polislere Orhan kendisi anlatırdı.”
Orhan Veli, 1950 yılının kasım ayında, bir haftalığına geldiği Ankara’da, belediyenin açtığı bir çukura düşer ve dört gün sonra da İstanbul’da beyin kanamasından çok sevdiği yaşama veda eder.
Ankara yıllardır Orhan Veli’siz. Adını bir sokağa vermeyi bile çok görmüş.
Orhan TÜLEYLİOĞLU
Cumhuriyet
Hiç yorum yok...