Her şeyden önce her iki olayda da ortada çok büyük bir denetim ve güvenlik eksikliği olduğu kesin. Dolayısıyla her iki olay arasındaki en temel benzerlik henüz daha ülkemizde hiç bir sektörde ve çalışma hayatında sağlanamayan denetim ve çalışma güvenliği yaklaşımı. Maalesef ülkemizde tershanlerde çalışan işçiler yıllardır çeşitli kazalarda hayatını kaybediyor, şantiyelerde çalışan işçiler çok basit önlemlerle engellenmesi mümkün olan kazalarda akıl almaz şekilde can veriyorlar, fabrika ve üretim tesislerinde neredeyse her gün bir işçi ve çalışan çeşitli kazalarda ya yaralanarak hayatı boyunca engelli olarak kalmak durumunda kalıyor ya da hayatını kaybediyor, Ankara’nın merkezinde metro çalışmalarında ya zemin çöküyor ve hiç ilgisi olmayan bir vatandaş deyim yerindeyse pisi pisine can veriyor ya da doğal gaz borusu patlatılarak neredeyse binlerce insanın canı tehlikeye atılıyor. Trafik kazalarında her gün bir çok can yitiriyoruz. Hiç bir alanda güvenlik standartları ve denetimler yeterince gerçekleştirilemediği için, toplumun bilinçlenmesi yönünde faaliyetlere hemen hemen hiç yer verilmediği için yok yere nice hayatlar, hayaller ve gelecek nesiller yok oluyor.
Dolayısıyla 3 Şubat 2011’de Ankara Ostim’de meydana gelen patlamalarda hayatını kaybeden 20 işçi ve çalışan ile 5 Eylül 2012 tarihinde Afyonkarahisar’da askeri cephanelikte meydana gelen patlamalarda hayatını kaybeden 25 askerin hazin sonu DENETİMSİZLİK VE GÜVENLİKSİZLİK kavramları içinde aranmalıdır. Deprem, sel, yanardağ patlaması, tsunami gibi doğal olayları engellemek mümkün değildir, ancak yaşam alanlarımızı bu felaketlere karşı dirençli hale getirmek, afet risklerini azaltmak ve erken uyarı sistemlerini etkin kullanmak hasar ve can kaybını önleyebilir. Oysaki OSTİM ve AFYON patlamaları gibi İNSAN YAPIMI AFETLERİ engellemek tamamen mümkündür. Yeterki sorunun temellerine inilebilsin ve felaketleri meydana getiren sebepler kökenlerinde araştırılarak çözümler üretilebilsin.
Bu anlamda yetkili kurum ve kuruluşlara düşen görev hızla ülkemizde karşılaşılan insan yapımı afetlerin nedenleri konusunda gerekli tedbirleri almak ve bunu da kamuoyu ile paylaşmaktır. OSTİM felaketi sonrası açılan davalar ve yargı süreci halen daha devam ediyor. Ama hiç bir zaman vicdanlar rahatlatılamayacak, ateş düştüğü yeri yakacak ve yitirdiğimiz canların acısı ailelerince, yakınlarınca asla unutulmayacak. Aynı şekilde Afyon felaketi de her zaman ailelerin hatıralarında unutulmayacak ve yiten canların hayalleri ile birlikte yaşatılmaya çalışılacak. Bu felaketin de mutlaka yargıya taşınması gerekli. Ama sadece orada kalmamalı. Bu anlamda, ulusal basına düşen görev de bu yargı süreçlerini sonuna kadar takip ederek kamuoyunu bilgilendirmek. Aynı şekilde sivil toplum örgütleri ve meslek odalarının da bu süreçlere müdahil olması mutlaka gerekli. Kısacası yaşanan felaketler UNUTULMAMALI UNUTTURULMAMALI.
Ancak, tüm bu denetim ve güvenlik sorumsuzluğunun kaynağına inilerek, sorun temellerinden çözülemez ise bundan sonra da benzer felaketler yaşamaya devam edeceğiz. Yetkililerce yapılan açıklamalarda ise bu felaketler “Kaza” ve “Kader ya da Takdiri İlahi” olarak değerlendirilip geçiştirilecek. Oysa herkesin beklentisi 21. Yüzyılda artık bu felaketlerle karşılaşmamak ve bu felaketleri engelleyecek tedbirlerin ilgililerce alınması. Artık gerçekten SORUMLULUK alınması gerekli.
Ali Tolga Özden
Mimarlar Odası
Afet Komisyonu Üyesi
Hiç yorum yok...