Bir avuç vatan hainini dağıtamıyoruz…
Dağları mesken bellemiş satılmışlara hadlerini bildiremiyoruz bir türlü. 10 yıldır iktidarda olanlar, terör işini çözmek biryana, içinden çıkılamaz hale getirdiler.
Şehitlerin ardı arkası kesilmiyor. Attı mı mangalda kül bırakmayanlar, çaresiz seyrediyor gelişmeleri. Adamlar dalga geçiyorlar koca devletle. İstedikleri an kan gölüne çeviriyorlar dağları, tepeleri, caddeleri, sokakları..
Şimdi şehre de indi eşkiyalar. Yakalananları, toprağa gömülen silah, bomba ve patlayıcıların yerini tarif ediyor polise. Ya yakalanamayanlar, onların gömdükleri silah ve bombalar? Yönetim uyuyor ama, cephaneliğe döndü şehirler.
Nereyi kazsan silah, bomba, patlayıcı çıkıyor artık.
Düşman içimizde, ensemizde, yanıbaşımızda… Alçaklar kol geziyor, cirit atıyor meydanlarda. Her an olay çıkarabilirler, her an bombaları patlatabilirler. Ülkede asayişi koruması gerekenler siyasete dalmışlar, yöneticiler birbirine düşmüşler, herkes berikinin kuyusunu kazmakla meşgul. Farkında değiller ki, memleketin kuyusunu kazıyorlar…
Önce kendi ülkesinin güvenliğini düşünmesi gereken Başbakan Meksika’da güvenlik toplantısında.. Cumhurbaşkanı üzüntülerini bildirmekten öte bir şey yapmıyor. İçişleri Bakanı deseniz, seçim bölgesinde 53 bin liraya başpehlivanlık yeleğini alıp, geçiriyor sırtına. Milli Savunma Bakanının ne sesi, ne soluğu çıkıyor aylardır. Peki muhalefeti yok mu bu ülkenin? Onu sormayın işte.. Olsaydı eğer, meydan böylesine boş kalır mıydı?
Bu iktidar on yıl önce ülkeyi neredeyse sıfır terörle teslim aldı. O dönemde beğenmediğimiz Tansu Çiller Başbakan, şimdi hapise attığımız Mehmet Ağar İçişleri Bakanıydı. Askeri de, polisi de, istihbaratçısı da, aslanlar gibi görev yapıyor, kök söktürüyordu teröristlere…
Sonra ne oldu..? Vatanı için gözünü budaktan sakınmayanları yerlerinden, yurtlarından, görevlerinden ettik. Değerli komutanları önce deşifre ettik, sonra içeri tıktık. Kim uğraşmışsa PKK ile, kim mücadele etmişse terörle ya hapiste ya adliyede veya toprağın altında şimdi. Eğer ülkede ciddi bir muhalefet olsa, mesleğini ticarete yem etmeyen bir basınımız olsaydı eğer, bütün bunların listeleri yayınlanır, hepsi duyurulurdu millete.
İçerde öyle komutanlarımız yatıyor ki, zindanda öyle vatanseverler çile dolduruyor ki, bunlar PKK’nın eline düşseydi böyle eziyet görmezlerdi. Arayın bakalım vatansever polis şeflerimizi, soruşturun bakalım dağları mesken edinen subaylarımızı, acaba neredeler şimdi..? Yazık değil mi bu vatan evlatlarına, kahpe düşman kurşunuyla değil iftiralarla ve şüphelerle ağır yaraladığımız ve tutsak ettiğimiz bu insanları, daha çoook arayacağız çok..
Tecrübeyi, bilgiyi, cesareti, kahramanlığı yok edersen eğer, yerlerine iyi yetişmemiş, tecrübesiz, hatta acemileri bırakırsan, şahit oldukları nankörlüklere bakarak heyecan ve şevkleri kırılanları sürüyorsan cepheye, olacağı budur işte… Bir insan kolay yetişmiyor ki.. Emek, zaman, para harcıyor devletimiz. Ama siyaset var ya, ülkedeki her güzelliği yerle bir ediyor.
Günümüz siyaset ve siyasetçileri,bir çekirge sürüsü gibi etkiledi memleketi. Güzelim kurumlarımızı silip süpürdüler, tanınamaz hale getirdiler. Devletin kolunu, kanadını kırdılar. Ordunun gücüyle, itibarıyla oynadılar. Deneyimli komutan kadrosunun büyük bir kısmını hapse attılar. Genelkurmay Başkanını bile, terör çetesinin başı olmakla suçlayıp, ciddi devlet imajımıza zarar verdiler. Polisimizin fotoğrafını bozdular. Koskoca teşkilatı tarikat tartışmalarının içine ittiler. Devletin polisine, devletin memuruna partinin polisi, partinin memuru görüntüsü kazandırmaya çalıştılar.
Milli, istihbarat kurumumuz da bundan nasibini aldı. Yandaş yönetim, burada da hüküm sürmeye başladı. Hangi kurumumuzun çerçevesi değişmedi ki..? Yargının haline bir bakın, iktidar kendi yarattığı canavardan kurtulmaya çalışıyor şimdi. İşleri bitti ya, özel mahkemeleri diledikleri gibi kullandılar ya, artık lağvedebilirler. Binlerce savcı ve hakimi bir gecede görevlerinden alıp, yeni yerlere atadılar. Kimse de kılını kıpırdatmadı, sesini çıkarmadı işte…
Ülke yönetimini gırtlağa kadar borca batıp yol yapmak, doktorları hesaba katmadan sağlık reformuna kalkışmak, havaalanlarını büyütmek, daha fazla ithalatla ihracatı patlatmak, yandaşları korumak ve kollamak şeklinde anlayan mevcut iktidar, on yılda Türkiye’ye çok şey kaybettirdi. Alın kalemi kağıdı elinize, ciddi bir listesini çıkarın, bakalım Türkiye karlı mı yoksa zararlı mı..?
Terörle pazarlık yapan, siyasetteki uzantılarına hesap sormak yerine Parlamento çatısı altında barındıran, 40 bin kişinin katiline ev hapsini düşünen bir iktidar, başarılı olabilir mi? İktidarın görevi terörle mücadele etmektir. Terörle uzlaşma olmaz, hele hele pazarlık hiç olmaz. Silahlarınızı bırakın, dağdan inin aşağı, gerisi kolay gibi bir üslup, iktidar ciddiyetine yakışmaz.
Yapamıyorsan mücadeleyi, terörü bitiremiyorsan çekip gideceksin arkadaş. Yerini yapabileceklere bırakacaksın. Mesele bu kadar basit işte.. Eğer gitmemekte direniyorsan, terörü bu devletin ve milletin başına daha kötü musallat edersin ki, böyle bir durumda kimse bunun altından kalkamaz.
Yeter artık Sayın Başbakan. Bu işler nutukla, milletin ağzına bir parmak bal çalmakla olmuyor. Hala bunu göremiyor musunuz?
Hiç yorum yok...