Tutuklanmadan üç hafta önce Keçiören ADD’nin konferansında bir dinleyici pat diye sordu:
- Niçin siyasete girmiyorsunuz?
Benzer sorularla sık karşılaştığım için kendimce oluşturduğum bir yanıt vardı. Önce siyasetin önemini anlattım. Desteklediğimiz, karşı çıktığımız bütün yasalar Meclis’ten geçiyor, dedim. Salonda siyasete girmek isteyen kaç kişi var parmak kaldırsın, dedim. Çok az bulduğumu, olabildiğince çok kişinin siyaseti düşünmesi gerektiğini söyledikten sonra kendi yanıtımı verdim:
“Arkadaşlar bu ülkenin sizinle nefes alıp veren gazetecilere de ihtiyacı var. Benim bu mesleğe ilişkin çok hayallerim var. Yineliyorum, lütfen siyaseti düşünün…”
Toplantıdan sonra, doğduğum toprakların çocuğu öğretmen Rahmi yanıma geldi, aynen şunları söyledi:
“Abi sen siyasete gireceksin. Ne dersen de, memleketin bu havası seni siyasetin içine çekecek. Demedi deme.”
Halen mektuplaştığım öğretmen Rahmi haklı çıktı. Karşı karşıya kaldığım saldırının pek çok boyutu bir yana, özü siyasal.
Ben de bu siyasal saldırıya siyasal karşılık vermek durumundayım.
***
Öncelikle şunu vurgulamak isterim; siyaseti bir kurtuluş, bir sığınma yeri olarak düşünmüyorum. Tam tersine bir mücadele zemini olarak seçiyorum.
Bütün yasal tartışmalar bir yana dokunulmazlık zırhına bürünmeyi reddediyorum. Eğer siyasal hedefimi gerçekleştirebilirsem, yargılanmaya devam etmek istiyorum.
Çetelerle mücadele etmek isteyen herkese hodri meydan diyorum. Susurluk’la ilgili en az 100 yazı yazmış bir kişi olarak Ergenekon adlı terör örgütü ortaya çıkarıldığında, yargı da evet örgüt şudur dediğinde buna ilk değinecek, ilk hesap soracak yazarlardan biri ben olacağım.
Eğer gerçekleşirse Meclis’e Silivri mebusu olarak girmeyeceğim; gücüm yettiğince tüm haksızlığa uğramışların, tüm hukuk arayanların temsilcisi olarak gireceğim.
Yer beton, yan demir, gökyüzü tel, soğuk hücrelerde adalet aramanın çilesini yaşamış, yaşamakta olan bir kişi olarak bütün gücümü insanların daha iyi, daha özgür, daha mutlu bir hayat sürmesi için harcayacağım.
Gazeteciliği, hep halkın içinde yaptım. Kırklareli Sabahattin Ali toplantılarından Cide Sarı Yazma Rıfat Ilgaz etkinliklerine kadar Anadolu şahidim. Güzel anam, telefonda Ankara dışında olduğumu öğrenince o tatlı Toros şivesiyle seslenirdi; “bi oturduğun ısınsın be oğlum.”
Eğer gerçekleşirse siyaseti de halkın içinde yapacağım.
***
Ülkemizde, dünyada gazetecilerin, yazarların siyasete girmesi yaşamın olağan akışındandır. Cumhuriyet gazetesinin kökenlerinde de bu var. Yunus Nadi, Nadir Nadi kalemlerini koruyarak Meclis çatısı altında görev yaptılar.
Gazeteciler, yazarlar siyasete girdiğinde bazen ikisinden biri öne çıkar, bazen ikisi baş başa gider. Ecevit, gazetecilikten siyasete atıldığında tamamen siyasi kimliği baskın çıktı. Altan Öymen’de ise her iki kimlik bayrak yarışı şeklinde sürdü.
Yahya Kemal Beyatlı Urfa, Orhan Seyfi Orhon Zonguldak, Ahmet Hamdi Tanpınar Maraş CHP milletvekili olarak Meclis’e girdi. Faruk Nafız Çamlıbel üç dönem DP İstanbul milletvekiliydi. Cahit Külebi 1983’te SODEP’in kurucusuydu. Onlar da ağırlıklı olarak edebiyatçı yanlarıyla toplumun belleğindeler.
Kalem, benim ‘kale’m. Değil iki elim kanda, bütün bedenim hücrede olsa bile onu bırakmadım. Siyasetle birlikte kalemi de taşımak istiyorum.
Cumhuriyet gazetesi doğal olarak bir siyasal kimlik. Özellikle seçim dönemlerinde merkezden başlayıp en sola dek yelpazenin tüm renkleri az ya da çok sayfalarda ve köşelerde yerini alır. Arşivler yerinde duruyor; ana eksen olarak CHP’nin güçlü olması gerektiğini yazanlardanım. Öteki partileri kesinlikle küçümsemiyorum. Tam tersine, yine geçmişte yeri geldikçe yazdığım düşüncem şu:
“Türkiye’nin, CHP’nin daha solunda olan güçlü partilere ihtiyacı var. Onlar aynı zamanda CHP’yi de güçlendirir.”
Özgür günlerde kimi konferanslarda solda yer alan pek çok kişi kıyasıya CHP’yi eleştirdiğinde şu karşılığı verirdim:
“CHP’yi eleştirelim, hatta hesap soralım. Ama, iktidarda! Önce iktidara getirelim, yapamazsa hesabını soralım…”
Hâlâ bu düşüncedeyim.
Son sözüm CHP’ye, CHP’ye gönül verenlere…
Yıllardır içimde iki cumhuriyetle nefes alıp veriyorum; Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhuriyet gazetesi. Şimdi üç cumhuriyet olsun istiyorum, CHP de olsun istiyorum…
Kabul eder misiniz?
23.03.2011 - Cumhuriyet
Hiç yorum yok...