Geçtiğimiz günlerde Fransa’da 3 PKK’lı kadın öldürüldü, yer yerinden oynadı.
Olay, günlerce konuşuldu, bizim “özgür basının (!)” hayat hikayelerini en küçük detayına kadar yazdığı PKK’lı 3 kadın, neredeyse “kahraman” ilan edildi.
Eskiler hatırlar, Türk diplomatların ermeni terör örgütü Asala tarafından katledildiği günlerde bile bu denli “hassasiyet” gösterilmemişti.
Siyasi iktidar ve onlara “kredi açanlar”, ‘aman bu olay “sürece” olumsuz etki yapmasın’ diye telaşa düştü, derin endişelere kapıldı.
Oslo görüşmelerinin ortaya çıkmasıyla aleniyet kazanan ve kaç zamandır iyice pişirilen“Süreçte” bir aksaklık olursa, hafazanallah ne yapacaklardı?.
PKK ile yapılan o kadar görüşme, boşa mı gidecekti?
Cenazelerin Türkiye’ye getirilip, defnedilmesine kadar geçen sürede topluma hep bu hava pompalandı.
Olayın, PKK ile yapılan görüşmeleri engellemek, dolayısıyla da “barışa” ket vurmak için yapılmış bir provokasyon olabileceği resmi ağızlardan ifade edildi.
***
Hiç kuşku yok ki, bu tablo şaşırtıcı olduğu kadar utanç vericidir.
PKK’lı kadınların öldürülmesi bir provokasyonsa eğer, yukarıda anlatılan tablo karşısında bu provokasyonun, “İmralı sürecini baltalamak” için değil, tersine, “baltalamak için yapıldığı propagandasıyla” anılan “süreci” kamuoyuna benimsetmeye yönelik olarak yapılmış olması olasılığı çok daha kuvvetlidir.
Keza, ortada endişelenecek bir durum varsa, o da şimdilerde adı kimilerince “İmralı Süreci”,kimilerince “barış süreci” konulan, terör örgütü PKK’nın elebaşıyla pazarlık yapılmasının aksaması değil, daha düne kadar telaffuz bile edilemeyen, Türkiye Cumhuriyeti devletinin o elebaşıyla masaya oturmasının artık saklanmadan gizlenmeden alenen konuşulur ve yapılır hale gelmesidir.
Nereden nereye gelinmiştir!?
Terör örgütüyle kahramanca mücadele edenler bir şekilde bertaraf edilirken, terör örgütünün başı, “İmralı süreci” yakıştırmalarıyla tek muhatap olarak kabul edilmekte, rahat ettirmek için“davul zurnayla” ilan edilerek TV’ tahsis edilmekte, meclisteki uzantısı olan BDP heyetleriyle görüşmelerine izin verilmektedir.
Evet, PKK terör örgütü ile masaya oturup pazarlık yapmanın adı “İmralı süreci” olmuştur.
Kimileri artık “İmralı süreci” için her şeyi mubah görmektedir.
İktidar ve ana muhalefet, bunu kanıksatmak için yoğun çaba sarf etmekte, bu durumu eleştirenler, “süreci” engellemekle, barışa karşı olmakla suçlanmaktadır.
Ana muhalefet lideri AKP iktidarına, “çözmek istiyorsanız Kürt sorununu buyurun çözün” diyerek, açık destek vermekte, onlar da “analar ağlamasın, ocaklara ateş düşemesin” hamasetiyle “çözüm”den yana olduklarını belirtmekte, ama bir Allah’ın kulu çıkıp da “İmralı süreciyle” ulaşmaya çalışılan bu “çözümün” ne olduğunu, içeriğinde neler bulunduğunu söylememektedir.
***
Sahi, nedir Çözüm?..
Terör örgütü silahı neye karşılık bırakacaktır, militanları ülkeyi neye karşılık terk edecektir?..
Silah bırakmamış olan bir terör örgütüyle oturup, pazarlık yapmak doğru mudur?..
İktidar ve ona açık çek veren ana muhalefet, asıl bu sorulara cevap vermelidir!
Ne yazık ki, bunu yapmak yerine, “barış”, “çözüm” gibi kulağa hoş gelen ifadelerle halka, adeta“cambaza bak” denilmekte, PKK ile yapılan pazarlıklar ve silah bırakmaları için verilecek tavizler gizlenmektedir.
Hal böyle olunca, yaşanan sürece illa ki bir isim takılacaksa, “İmralı süreci” yerine “terör örgütü PKK’yı ve elebaşını meşrulaştırma süreci” denilmesi daha uygun olacaktır.
Mustafa T. Turhan
Haber Kaynağı: www.cayyoluhaberbulteni.com
Haberin Detayı: www.cayyoluhaberbulteni.com/CayyoluHaberDetaylari.asp?ID=5765
Hiç yorum yok...