Haberler


Metin Feyzioğlu; “Baskının en koyulaştığı bir dönemden geçiyoruz”
  • Yorumlar: 0
  • 16 Ekim 2012 00:00
  • Haber kategori: Çayyolu
  • Ekleyen:
  • Ziyaretler: 2164
  • Son Güncelleme: -/-
  • (Güncel Beğeni 0.0/5 Yıldızlar) Toplam Oylar: 0

Metin Feyzioğlu; “Baskının en koyulaştığı bir dönemden geçiyoruz”

0 0

Ankara Barosu sadece Ankara’daki 11 bin avukatın mesleki sorunlarının çözümünde umut olan bir Baro olmadı. Aynı zamanda özgürlük, demokrasi ve hukuk devleti mücadelesinde Türkiye’de milyonlarca insana umut oldu. Bu umut artarak devam ediyor.

Her konuda yaklaşımımız hukukun üstünlüğünden yanadır. Biz hukukun tarafıyız. Bir yerde haksızlık varsa, onunla ilgileniriz. Haksızlığa kimin uğradığına, kimin yaptığına asla bakmayız. Türkiye’nin demokrasi, insan hakları sorun yumağında her haksızlığa karşı dimdik durduk. Biz Ankara Barosu olarak bu tavırdayız. Bu tavrımızı da muhafaza edeceğiz. Hukukçu olarak bu anlayışı herkesin benimsemesi halinde sorunlara çözüm üretmek daha kolay olur. Çözüm bulabilmek için sorunların doğru teşhisi gerekiyor. Oysa günlük siyasetin penceresinden bakıp hukuku eğip büktüğünüzde sorunları doğru tespit edemiyorsunuz. Buna bağlı olarak sorunların çözümü de doğru gelmiyor.

Türkiye baskıcı bir yönetim tarafından idare ediliyor. Baskının en koyulaştığı dönemlerde tek çözüm konuşmak, doğruları daha yüksek sesle, herkesi kucaklayacak şekilde söylemektir. Sadece haksızlığa karşı çıkmak yetmiyor. Bir yerde doğru da yapılıyorsa, onu da söyleyeceksiniz. Yani doğruya doğru demeyi bileceksiniz. Kimin sizi eleştirdiği veya takdir ettiği hiç önemli değil. Ama yanlışları söylerken de hesap yapmayacaksınız. Biz yapmadık. Haksızlığa karşı sesimizi yükseltirken, o haksızlığın hedefinde kim olduğuna da bakmadık. Haksızlığı yapanın gücüne de bakmadık. Marifet zaten güçlünün yaptığı haksızlığa karşı sesinizi yükseltebilmek. Siyasi iktidarın gücünü kullanarak yargının yaptığı bir haksızlık varsa buna karşı durmamız gerekiyor.

Yürüttüğümüz hukukun üstünlüğü siyaseti, Ankara Barosu'ndaki meslektaşlarımızdan tam destek almıştır. Bu tam desteğin karşılığını vermek zorundayız. Biz bütün hak ihlallerinin karşısında durduk. Hem avukatların günledik hayatta yaşadıkları ve kamuoyunun pek de bilmediği ama bizim mesleğimizi doğrudan ilgilendiren hak ihlalleri karşısında kale gibi dimdik durduk hem de Türkiye'nin düşünce, ifade özgürlüğü, demokrasi ve genel olarak adil yargılanma hakkı sorunlarında, sendikal özgürlüklerin yok edilmesi gibi çok büyük hak ihlallerini daima konuştuk. Biz hukuk ihlallerinin büyüğü, küçüğü olmaz diyoruz.

Bir yerde avukatın hakkı, yani savunma hakkı ihlal ediliyorsa, herkes bilmelidir ki orada bireyin hakkı yok sayılıyordur. Bu Adliye’den içeri girer girmez hakim, savcıya göre avukatın ötekileştirilmesi veya üvey evlatlaştırılması şeklinde olabiliyor. Veya duruşma salonunda avukatın sözünü dinlememe şeklinde olabiliyor. Karakolda avukatın hakkını ve yetkisini tanımama şeklinde olabiliyor. Veya adil yargılanma hakkının hiçe sayılması şeklinde olabiliyor. Avukatın hakkının ihlal edilmesi bireyin güvencesiz kılınmasıdır. Eğer avukat sistemden dışlanıyorsa, orada bireyin hakkının devlet mekanizma tarafından veya siyasi iktidarı kullanıp devlet adına işlemler yapanlar tarafından görmezden gelindiği, bireyin ezildiği anlamına gelir.

Bugün Türkiye’de avukat hakları ihlalleri giderek tırmanıyor. Sanıyorum, Cumhuriyet tarihinin avukat hakları ihlalleri açısından en sıkıntılı dönemini yaşıyoruz. Tıpkı Cumhuriyet tarihinin demokrasi ve hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı açısından en sıkıntılı dönemini yaşadığımız gibi. Bir mahkemede adil yargılanma hakkının, savunma hakkının görmezden gelindiğini tespit ettiyseniz artık verilen hükmün doğru olup olmadığını tartışamazsınız. Çünkü savunma hakkı ihlal edildiyse hükmün yanlış olduğunu peşinen kabul etmek zorundasınız. “Ama” sıfır çarpandır, önce söylediğiniz cümleyi geçersiz kılar: Pek çok davada, “Adil yargılanma hakkı ihlal edildi. Ama…..” diye devam eden cümleler kuruluyor. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yerde gerçeğin tespiti mümkün değildir.

HAK İHLALLERİNİN EN ÇOK YAPILDIĞI ÖGM’ler hakkında:

Sıkıyönetim mahkemeleri kapatıldı, devlet güvenlik mahkemeleri açıldı. DGM'ler kapatılmış gibi yapıldı özel görevli mahkemeler açıldı. Özel Görevli Mahkemeler hem kapatıldı hem tasfiye halindeki bir şirket gibi elindeki işleri bakana kadar yargılamaya devam ediyor denildi ama özel görevli mahkemeler yerine terörle mücadele mahkemeleri kuruldu. Yani aslında kapatılan bir şey yok. Kapatılmış gibi yapılıyor. Terörle mücadele mahkemelerinin de -eğer daha önceki uygulamalar yapılacakların bir göstergesi ise - adil yargılanma hakkını, savunma hakkını hiçe sayarak yargılama yapacakları ortada. Niçin böyle söylüyorum çünkü bir devlette aynı anda farklı yargı düzenleri olmaz. Suçlamanın ağırlığının suçun sabit olduğunu gösterdiği devirler ortaçağda kalmıştır. Oysa bizde suçlamalar ağırlaştıkça savunma hakkı o kadar kısıtlanmaktadır. Suçlama ağırlaştıkça suçun sabit olduğu ve dolayısıyla savunma hakkının da kısıtlanabileceği düşüncesi ilkel bir düşüncedir. Suçsuzluk karinesi bir kimse kesin hükümle mahkum olana kadar suçsuz sayılır emrini içermektedir. Bu emre bu evrensel ilkeye karşı çıkmaya devam etmek akılla savaşmaktır.

Prof. Dr. Metin Feyzioğlu

Odatv.com

Paylaş
  • Twitter
  • del.icio.us
  • Digg
  • Facebook
  • Technorati
  • Reddit
  • Yahoo Buzz
  • StumbleUpon

Hiç yorum yok...

Bilgi! Maalesef sadece kayıtlı ve giriş yapmış kullanıcılar yorum gönderebilir. Giriş yapın veya Kayıt olun.