almamış; ülkenin beyni için alay konusu bile olmuş bu yeni siyasi hareket. Ne var ki ülkenin bitkisel sinir sistemiyle adamın arasında gelişen ve anahtarla kilidin, tencereyle kapağının uyumuna benzeyen örtüşmeyi, kendine fazla güvenen üst beyin hafife almaktaymış. Ancak gözlem gücü ve sezgileri güçlü küçük bir azınlık, adamın ve partisinin ülkeye ürkütücü bir tehdit olabileceğini sezerken, yavaş yavaş parti dışındaki herkesi de bir güvensizliktir almış. Ne var ki parti büyüyormuş. Aslında herkes "gerçekçi'' (!) davranıyormuş, sol siyasetçiler bile! Yani, ellerinden kayan halkı yakalayabilmek için adamı ve partisini kullanabileceklerine inanıyorlarmış. Oysa tek yapmaları gereken birleşip adama açıkça karşı durmak! Sol grupların ne hikmetse birbirleriyle değil de sağcılarla ittifak kurdukları bu tuhaf ortamda, adamın kanser uru gibi büyüyen partisini kâh denetime alabilmek, kâh bölebilmek hülyalarıyla, para, siyasa ve darbe odakları, adam ve yandaşlarıyla uğursuz bir iktidar dansına başlamışlar. Entrikanın bini bir para! Her kafadan bir değil bin sesin çıktığı bu kaotik ortamda ülke yönetilemez olmuş! Aciz hükümetlere çare diye bir dizi erken seçim ve referandum gelmiş gündeme. Halk seçim sandığından usanmış. Böylece, cumhurbaşkanını halkın seçmesi, sonra da cumhurbaşkanını n ülkeyi kararnamelerle yönetmesi oylanıp kabul edilmiş. Bin parçaya bölünmüş siyasi haritanın her bölümünün çeşitli kişisel hesaplarla ve küçük grup çıkarları uğruna önayak ya da alet oldukları bu erken seçimler zinciri sonucunda, tek parti iktidarına giden yolların taşları bir bir döşenmiş. Oysa tek yapılacak şey açıkça, adama ve partisine karşı durmakmış!
Adamın partideki sağ kolu, seçim arifesinde güncesine şöyle bir kayıt düşmüş: "Artık savaşmak kolay, çünkü devletin bütün kaynaklarından yararlanabiliriz. Radyo ve basın elimizde. Ortaya bir propaganda şaheseri çıkaracağız.. Ve bu sefer parasızlık çekilmeyecek elbette.''
Bu arada adam, ulusu için sanal bir siyasi ve kültürel tarih kurguluyor, bu sentetik tarihi eğitimsiz kitlelerin genç nüfusuna aşılıyordu. Maziye dair gerçekleri dile getirenlere bunak gözüyle bakıyordu bu gençler. Adamın yandaşları artık basından ibaret değildi. Onun tarihçileri, onun felsefecileri, onun sosyologları, ona hayran komedyenler türemişti. Adam, çıraklık döneminde bazı dersleri iyi bellemişti. Şöyle yazıyordu:
"Devletin asal organlarından birini ele geçirmedikçe devlet ele geçirilemez.'' Onun için,
kendisine pek fazla güvenmeyen orduyla arasını iyi tutmaya bakıyor, polisin içinde kendisine bağlı bir polis oluşturuyordu. Şöyle diyordu: "Yeni devleti kurmadan eskisini yıkmakla ihtilal olmaz. Önce eski devletin çatısı altında yeni devlet kurulacak.'' Başarıya ulaştıktan sonra şöyle diyecekti: "İktidarı tamamen ele geçirdikten sonra, eski devletin kalıntılarını süpürmek sadece birkaç haftamızı aldı.'' Evet, başarıya ulaşacak, ülkenin geçmişinde darbecilerin bulunduğu gerçeğinin de desteğiyle sanal bir darbe ortamı yaratacak, bu belirsizlikte asıl darbeyi kendi vuracak, demokrasiyi ilga edecekti! İzleyen ilk ve elbette son halkoylamasında seçmenlerin yüzde doksan dokuza yaklaşan kısmı önderlerine güvendiklerini belirteceklerdi. Gerçekten de artık ulusal iradeyi yutmuş, sindirmişti; gerçekten ayaklar baş olmuştu. Tüm generaller ve yargıçlar adama bağlılık yemini etmek zorunda bırakıldılar. Ulusu savunacak hiç kimse kalmamıştı, hiç... Adamın biri, memleketin birini geri dönüşsüz rehin almıştı.
Yazarı Tanıyalım: 1947'de Ankara'da doğdu. 1968'de Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesinden mezun oldu. Ayni fakültede uzun yıllar öğretim üyesi olarak çalıştıktan sonra 1997'de Farmakognozi profesörlüğünden emekliye ayrıldı.
Feminist bilinçle kaleme aldığı öyküleri 1981'den bu yana, Sanat Edebiyat'81, Düşün, Çağdaş Türk Dili, Varlık gibi dergilerde; edebiyat sorunları, kitaplar, kadın özgürlüğü, laik toplum ve Cumhuriyet devrimleri üzerine deneme, inceleme ve makaleleri Saçak, Çağdaş Türk Dili, Cumhuriyet Kitap, Varlık, Papirüs gibi dergilerde, Cumhuriyet, Aydınlık gibi gazetelerde yayımlanmaktadır.
Atasü'nün dört romanı, altı öykü ve dört deneme kitabı ve çeşitli ödülleri vardır. Kimi öyküleri başka dillere çevrilmiş, İngiltere, ABD, Fransa, Almanya ve Hollanda'da yayımlanan öykü antolojilerinde yer almıştır.
DAĞIN ÖTEKİ YÜZÜ adlı romanı İngilizceye çevrilmiş ve İngiltere'de yayımlanmıştır. LANETLİLER Almancaya, BİR YAŞDÖNÜMÜ RÜYASI Yunancaya çevrilip bu ülkelerde yayımlanmıştır.
Atasü'nün yapıtları içerdikleri kadınların öznel tarihi, Cumhuriyet devrimlerinin kadın bireyin gözüyle irdelenmesi, kadın erkek ilişkilerinin ve kadın cinselliğinin kadınlar tarafından kavramlaştırılması gibi izlekler ve sorunsallar açısından olduğu kadar, biçim özellikleri, dil ve imge örgüleri bakımından da çeşitli edebiyatçılar ve edebiyat bilimciler tarafından incelenmiştir.
Hiç yorum yok...