Yaşın kadar değildir, yaşadıkların kadardır yaşın; sen neyi ne kadar yaşadı...ysan o kadardır senin yaşın!
Anlamı yok kimlikteki doğum tarihinin; kalbini büyütmediysen ve bir anlamı var bir dilenciye para verirken bile utanarak olgunlukla tebessüm edebildiysen.
Küçük şeylerle mutlu olabiliyorsan ve “damlaya damlaya göl olur” atasöz...ünü hatırlıyorsan dön bir bak arkana; kocaman bir dünya kurdun biriktirdiğin küçük mutluluklarla!
Kaçımıza nasip olur İstanbul’u yeniden fetih etmek, ya da kaçımıza nasip olur Ferhat gibi sevilmek, küçük şeyleri gözden kaçırmadan; önemli olmalı mendil satan çocuğu sevindirmek.
Küçük olmadan büyük olmaz ki, dev bir ağaç daha dün bir fidan değil miydi; coğrafya derslerinden hatırlıyorum denizlerin akarsu kollarıyla beslendiğini!
Küçük olmadan büyük olunmaz ki,
Belki de küçücük şeyler çok daha mutlu eder, doğduğunda küçücük varlığınla nasılda kocaman mutluluk yaşamıştın evdekiler!
Küçük şeylerle mutlu olmayı bilmek gerek, belki de imkanların kadarıyla yetinmek gerek, hayal kurmak güzel şey ama belki de yapabileceğini hayal etmek gerek!
Gerekiyorsa vazgeçeceksin en büyük hayalinden, yoksa kendini kaybedeceksin hırsın yüzünden.
Mutlaka hayal kurmak güzel ama hayatın gerçeklerini gözden kaçırmamak şartıyla.
Hz Yusuf kadar özenilmiş olmasan da vücudunda eksiksiz olan uzuvlarınla, Ferhat gibi sevilmemiş olsan da az birazda olsa sevgisini seninle paylaşanla; mutlu olmak gerekir dört dörtlük hayatın olmasa da yaşıyor olmanla.
Muhannete muhtaç etmeyip ailene götürdüğün ekmekle, varlığına vesile anneni öpüp mutlu etmekle, tanımasan da küçücük bir çocuğa balon vermekle, mutlu olman gerekir bu güzelliklerle.
Mehmet G./cayyolum.com
Hiç yorum yok...