Mayıs’ın 17’si; günlerden pazartesi; ve haftanın da ilk günü… saatler 13.29’u gösteriyor… güneşin tam tepemizde seyrettiği dakikalar… İşte, o saniye… hızla çekiliyor güneşin aydınlığı gökyüzünden… Yerin 540 metre altı, ters yüz oluyor adeta… Yerini zifiri karanlığa bırakıyor gökyüzü, bir daha ışımamak üzere…
Karanlığın ürpertici sessizliği sarıyor etrafı… Çaresizlikle umut arasında gidip geliyor yürekler…
Ya sonrası!
Saniye saniye tükenen umutlar… çığlıklar, gözyaşları ve tepkiler…
Henüz 1 buçuk yıl önce idi… Türkiye Taş Kömürlerinin maden işçisi alacağının duyurulduğu... İçlerinde üniversite mezunları da, ilkokul mezunları da vardı başvuruda bulunanların… Yerin 100 metrelerce altına inebilmek için yarışmışlardı, 2008 Eylül'ünde...
Ne sınavdı ama! Adayların ellerinde kazma, kürek, balta… kimin daha iyi kullanabildiğine bakılıyordu sınav komisyonunda… Her şey, ‘o’ işe sahip olabilmek, ekmeğe ulaşabilmek içindi…
Son yıllarda, artık sınav salonlarına sığamıyor gençlerimiz… İşsizliğin ve ekmeğe erişebilmenin böylesi resimleri daha da artıyor ülkemde… Kuşkusuz gelecek kaygısı, yaşam kavgası bütün bu yaşananlar…
Maden işçilerini ve onların emeğini bakın Orhan Veli nasıl özetliyor bir dizesinde;
“Siyah akar Zonguldak’ın karası / Yüz karası değil, kömür karası / Böyle kazanılır ekmek parası”
KADERİN DE BÖYLESİ !..
Madencilik alanında son yıllarda artarak devam eden kuralsızlık ve denetimsizlikten, maliyet hesabı yapılarak alınmayan önlemlerden, madenciliğin taşeronlaşma adı altında yandaş çevrelere peşkeş çekilmesinden; dolayısıyla insan yaşamının ihmal edilmesinden şikayet edenler 30 evladını toprağa veren madenci aileleri değil sadece… Okuyanı yazanı, araştıranı, işçisi, işsizi, memuru, emeklisi, genci, kadını, öğretmeni, öğrencisi kısaca herkes gerçekleri artık görebiliyor…
AKP Hükümetini rahatsız eden de esasında bu… Ülkeye hükümet edenler, yaşanan faciadan sıyrılma telaşındalar… Bu görülüyor !
Zonguldak halkı taziyeye gelecek Başbakanı ve neler söyleyeceğini merak ediyor! Belki de, Başbakan “maden ocaklarını denetlemeyenlerden, ocakların güvenliğini almayanlardan, ihmali olanlardan hesap sorulacağını… bir daha bilimi, tekniği göz ardı eden, kaza ve ölümlere neden olan yöneticilerin ve insan yaşamına değer vermeyen maden şirketlerinin yakasına yapışılacağını ” söyleyecek !... Kim bilir !
Ama, öyle olmuyor …
“Bu yörenin insanları aslında bu tür olaylara alışık… Bu mesleğin kaderinde maalesef bu var… Bu mesleğe giren kardeşlerim bunu bilerek giriyorlar” diyor, teselli bekleyen Zonguldaklılara.
‘Fazla abartmaya gerek yok; onlar zaten er geç öleceklerini biliyorlardı’ demek mi istiyordu, acaba Başbakan?
Türkiye iş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncüymüş İLO verilerine göre…
Afette, iş kazalarında Avrupa'da birinci olmak, nasıl oluyorda "kader" den sayılıyor diye soruyor elbet insanlar...
Mine Şenocaklı, 21 Mayıs 2010 günlü Vatan’da ‘izlenimlerini’ bakın nasıl anlatıyor; “Canlı canlı gömüldükleri derinlikten, ikişer ikişer, yeşil torbalarla ambulanslara yüklendiler. Annelerinin, eşlerinin, çocuklarının, arkadaşlarının acıdan kapkara olmuş yüzleri son kez bakarken onlara… 500 metre derinlikteki mezarlarından iki metre derinlikte olana bir yolculuğa çıktılar. Varsa avutulacak bir şey hepimizi, duymamış olmaları Başbakan’ın demecini… Biz duyduk, hepimiz, anladık ki, asıl olan onlar değil, insanlıkmış yerin dibine!” gömülen diye özetliyor yaşananları….
NEDEN: KADER Mİ?
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2006 ve TÜİK’in 2007 Hanehalkı İşgücü Anketi, SGK’nun 2008 verileri, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun (YDK) 30 Aralık 2009 onanlı “Türkiye Taşkömürü Karadon Taşkömürü İşletme Müessesesi 2008 Yılı Raporu”, Genel Maden İşçileri Sendikasının (GMİS) 2010 Mart tarihli raporu, Uluslar arası Çalışma Örgütü (İLO) verileri ve 2004 tarihli Maden Yasası; 30 madencimizin yaşamını yitirmesinin sorumlusu olarak “önlem almayan, taşeronlaşmaya destek veren, denetim görevlerini ihmal eden” AKP hükümetini işaret ediyor.
Kimilerine göre; Başbakan hükümeti eleştirenleri suçlayarak, esasında yeraltında sürdürülen ilişkileri ve rantı gündemden kaçırmak istemektedir. Bir tür suçluluk duygusu...
Ahmet İnsel’in 23.05.2010 tarihli Radikal’deki tespitini de okuyunca, inanın kanım dondu!... “Bir de iş kazalarının “ülke ekonomisine maliyeti”ni de hesaplayanlar var. Hatta liberal çevrelerde ve bazı hükümet temsilcileri ve işveren dünyasında, iş kazaları konusunda en fazla gözyaşı dökülen sonuç bu.
Başbakan hakaret ederken ölçüyü de kaçırıyor; “Ben kaza ve kadere imanı anlatmadım. O konuda sizin meşrebinizi de cibilliyetinizi de biliyorum” diyor.
Televizyon ekranları sesinden veriyor o cümleleri, kelimesi kelimesine… O sözlerin sahibinin, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı olduğunu hatırlıyorum yeniden…
Dayanamıyorum… kendi kendime söyleniyorum…
Keşke diyorum, keşke!..
Sayın Başbakan; 2004 yılında Maden Yasasını değiştirip Taş Kömürünü “işleten” olmaktan çıkartıp “işlettiren” yaparak “yeraltının” özel şirketlere devrini yaygınlaştıranları; değiştirilen maden yasasıyla madenlerimizin yüzde 90’ını yabancı uyruklu ve yabancı sermayeli şirketlere peşkeş çekenleri ve Uluslar arası Çalışma Örgütü’nün (İLO) ‘madenlerde iş güvenliğinin sağlanmasını’ öngören 176 sayılı sözleşmeyi imzalamayanların cibilliyetlerini de açıklasa da Türkiye öğrense diyorum.
Ama, kendi kendime !..
Mustafa Nuri ÖZDEN
Eğitimci
nozdenbaba@gmail.com
Eğitimci
nozdenbaba@gmail.com
Hiç yorum yok...