24 Temmuz günü Lozan Antlaşmasının yıldönümüydü. Yani, bugünkü Türkiye Cumhuriyetinin sınırlarının kanla çizildiğine dair uluslar arası kabulün yıldönümü… İlginçtir, 24 Temmuz günü takip ettiğim belli başlı haber kanallarının hiçbirinde Lozan antlaşmasıyla ilgili haber duymadım. Acaba ben mi atladım diye düşünürken, haberkolik derecesinde her TV kanalını takip eden dostum akademisyene sordum; o da aynen benim gibi… Lozan haberleri konusunda “sağır” olmuş medya…

İlginç değil mi?

Hâlbuki Lozan antlaşması, Sevr antlaşmasının paramparça edildiği bir ulusal bilinç belgesidir. Bu ulusal bilinç belgesi topluma unutturulmak mı isteniyor ki hiç haberlerde ve basında yer verilmiyor?!…

Yadırgadım…

***

Lozan’la ilgili bir olayı sizlerle paylaşmak isterim.

Olay şöyledir: 1923'te Lozan görüşmeleri devam etmektedir. Diplomasinin en hırçın ve pervasızı sahnelenmekte... Bir tarafta Türk İstiklal Savaşının asker komutanlarından İsmet İnönü ve arkadaşları; karşılarında emperyalist Avrupa’nın kibirli devletlerin diplomatlarıyla onların kuklası Yunanistan var…

Türk heyetinde danışmanlık yapan Yahudi asıllı Haham Haim Nahum da var…

İngiltere heyetinin başında da Başbakanı Churchill bulunuyor.

İngilizlerle sıkı işbirliği içinde olan Fransa Cumhurbaşkanı Clemenceao de devrede…

İlginç bir sahne cereyan eder; Türk heyetine danışmanlık yapan Yahudi asıllı Haham Haim Nahum, Churchill ve Clemenceao’le görüşürek şu ifadeleri kullanır; "Buraya Türkiye'nin üyesi olarak geldiysem de ben asıl İsrail'in Mürşitler Meclisi'nin temsilcisi olarak geldim. Size onların kararını bildiriyorum. Bunu biz hahamlar meclisinde kullandık ve size tebliğ etmek için sonucu getiriyorum. Diyorum ki Türkiye varken biz rahat edemeyiz. Türkiye'yi ortadan kaldırmak harple mümkün değildir. Türkiye'yi harp ile İsrail'in emrine sokmamız mümkün değil.”

Prof. Dr. Ramazan Demir