ÜÇ yıl önceydi...
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, TOKİ’nin başındaydı... Mimarlık ve Şehircilik Kurultayı’nda yaptığı konuşmada Büyükşehir Belediyesi’nin Eskişehir Yolu’nda Armada Alışveriş Merkezi’nin karşısında yaptığı “demir kafes”in şehir estetiğini bozduğunu, böylesi yapılarla şehrin siluetinin bozulmaması gerektiğini vurguladı.
Konuyu Başbakan Tayyip Erdoğan’a, bazı bakanlara ve Başkan Melih Gökçek’e de
ilettiği için rahat konuştuğunu da ekledi. (Başbakan’ın Bayraktar’ın “demir
kafes” yakınmasına hak verdiğini de biliyoruz)
Ve hiç unutmayacağım, kendi şehircilik rehberimin en başına yazdığım o cümleyi
söyledi:
“Bazen yıkmak yapmaktan daha iyidir...”
* * *
Başbakan Erdoğan da aynı günlerde “Dünya Şehircilik Günü” dolayısıyla bir mesaj
yayımladı:
“Bizim kirliliğe, çirkinliğe, estetikten yoksun çarpık yapılaşmaya tahammülümüz
olamaz.
Bizim şehirlerimiz insan merkezlidir ve öyle olmak zorundadır. Bizler insan ile
şehri bütünleştiren, bir şehircilik anlayışını benimsiyoruz.”
* * *
“Demir kafes”in şehircilik aklına-mantığına sığmayan, Mad Max filmlerini
anımsatan o dev iskeleti bir yana...
Ankara’nın ana damarlarından birisi olan Eskişehir Yolu trafiğinde yarattığı kaosu da izledik, yıllarca hep birlikte.
Çukurambar’ı iyice çukurda bırakması bir yana, Armada, Ulusoy terminali, Gölbaşı
yolu, Emek 8. Cadde sapağına diktiği dev tüy diğer yana...
O kafes, hem trafiği engelledi, hem de trafiği başka bir yöne sürükledi
yıllardır.
* * *
Manşetimizdeki haber, sonunda yanlıştan dönüleceğini gösteriyor.
Eh bu da bir merhale... En azından artık yanlış olduğu kabulleniliyor.
Ama yanlışın düzeltilmesi için önce “demir kafes”in satılması, ardından
taşınması gerekli...
Ve taşındığı yerin de en azından bu kez, “şehirciliğin temel ilkeleri”ne uygun olması gerek. O kafeste ne yapılacağı da elbette kent için önemli...
Yani o biçimiyle, işleviyle, mantığıyla, yeriyle o koca sorunun çözümü hala
belirsiz.
En azından zaman gerektiriyor.
Bize de, “En başta uzmanların, meslek odalarının, yetkililerin, kentlinin itirazına kulak verilseydi” diye mırıldanıp, başına o sevimsiz kelimeyi eklemek kalıyor:
“Keşke....”
Yaşar SÖKMENSÜER
Hürriyet - ANKARA
Hiç yorum yok...