Kolonya içen başkanla ilgili bir iki anı yazabilirim demiştim. İşte birinci anı; Yozgat İli, Boğazlıyan İlçesinin bir kasaba belediyesindeyim.Günlerden 11.Eylül.1980 önceki anıda da belirttiğim gibi belediye başkanının makam odasında geç vakitlere kadar çalışıp, aynı odada yatıyorum. Başımı yastığa koyduğum gibi yorgunluktan uyumuşum, her belediyede olduğu gibi aynı zamanda da nöbetçi memur görevini de otomatikman üstlenmiş oluyorum. Odada kalın bir perde olmadığından gün ağarırken içeri giren güneş yüzünden erkenden kalkmak durumunda kalıyorum. Artık 12.Eylül.1980 gününe erişmiş bulunuyorum. Bu günün ülkemizde önemli bir milat olacağından bihaber biraz daha uyumaya çalışırken, Belediyenin kapısı güçlü bir şekilde vurulduğu için yataktan, yatak kıyafetimle kalkıp, belediyenin dış kapısını açmak için alt kata indim. Kapıyı açtığımda karşımda Orhan Kemal'ın yazdığı romandaki tipik bir bekçi Murtaza benim belediyede teftişte olduğumu İçişleri Bakanlığından geldiğimden haberdar olduğunu belirtmek için efendim "ihtilal oldu.Sokağa çıkma yasağı var. Sizi rahatsız ediyorum. Ancak bu vatandaşlar; dediği 8 - 10 kişiyi göstererek yasağa uymadıklarından bunları tutukladım.” Kasabada Jandarma ve  Polis karakolu olmadığı için tek resmi bina olan belediyede hapis edeceğini söyleyerek bu güruhu alt katta bir odaya yönelterek kapıyı üslerine kapattı. Fakat kapının kilidi yok. Bu sefer odada bulunan elektrik sayaç kapaklarının açılıp, açılmadığının anlaşıldığı gösteren yumuşak telli damgaları alıp iki çiviyi kapıya karşılıklı çakıp damga telinin bir ucunu bir çiviye diğer ucunu da diğer çiviye dolayarak, kapıyı güya zaptı rap altına alarak, içerdekilere de "Kapıyı zorlarsanız. Zaten sokağa çıkma yasağını ihlal suçunu işlediğinizden, birde hapisten kaçma girişiminde bulunduğunuzda başınız daha belaya girecektir." diye içerdekileri uyardı. Bana da "Ben başkana durumu haber vereyim. Belediye personelini göreve çağırsın." diyerek,ayrıldı gitti.

Ben de Başkanın makam odasına dönerek, yatak kıyafetimden kurtulup,  yüzümü yıkayıp, sakal traşı olup, Elbisemi giyip, denetim elemanı rolüme büründüm. Aşağıda tutuklama büyük bir hızla devam ediyor. Devamlı yeni sayaç damgalı telleri hızla tükeniyordu. Çünkü her tutuklamada sayaç damgalı telleri kopuyor yerine yenisi takılıyordu. Tam bir komedi; vatandaş niye tutuklandığını bile anlamış değildi. Hatta bazısı İneğinin, koyununun, keçisinin kaybolması  halinde bekçiye hesap soracaklarını söylüyorlar ama bizim bekçi Murtaza televizyon ve radyodan tebligat aldığını kasabanın tek yetkilisi olduğunu yasağı uygulayacağını nerdeyse ben de dahil gelen personele emirler vermeye devam ediyordu. Neyse bizim alkolik başkan belediyeye geldi. Personel sabahın 05.30 da görev başında tutuklama aynı hızla devam ediyor. Vatandaşlar şaşkın... Bende daima yanımda taşıdığım radyodan durumu öğrenmeye çalışıyorum. Evet anladım ki TSK emir komuta zinciri ile TBMM’ye el koymuştu.

Belediye Başkanı çok sarhoş, ne konuştuğu belli olmuyor. Sabahın köründe belediyeye gelip, devamlı şekilde "şiiiştt, şiiştt" diye garip sesler çıkarıyor,  bana "Tamam senin teftişin bitti" diye üsteliyordu. Bende mesai saati başladığında Teftiş Kurulu Başkanını arayarak, birde ondan durumumu anlayarak, burada ki komediyi aktardım. Başkanda "Devlet devamlılık arz eder. Sen teftişine devam et" dedi. Ama sarhoş  belediye başkanı  "Kenan Evren'i Genel Kurmay Başkanlığına Başbakan Ecevit atadı.. Paşa bizim adamımız ..." diyordu. Boğazlıyan Belediye Başkanını manyetolu telefonla saatlerce arayarak aynı sözleri iletti... bende "Sayın Başkan, böyle ileri geri konuşma telefonlar dinleniyordur ... alır giderler seni" dememin üzerinden yaklaşık yarım saat sonra Jandarmalar bizim alkolik Başkanı tutuklayıp, Boğazlıyan'a götürüp hapse attılar... Bende rahat rahat denetime devam ettim.

Nejad KUMBASAR SBF 1976, İçişleri Bakanlığı E. Başkontrolörü