Erkeklere ilk öğüdü ve eğitimi veren, onun üzerinde ilk analık nüfuz ve etkisini kuran kadındır. Kısacası dünya üzerinde gördüğümüz her şey aslında kadının eseridir. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti anlamında kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi bu gün de en muhterem yerde, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir mevcudiyettir” diyerek bu günün siyasilerine adeta yol göstermektedir. Nitekim siyasi partilerimiz yaklaşan yerel seçimler için kadın adaylara yer verme anlamında yarışa girmişlerdir. Bu iyi bir yoldur. Bu yol, Atatürk’ün işaret ettiği gibi, Türk kadınını çalışmalarımıza ortak yapmak, ilmi, ahlaki, sosyal ve ekonomik yaşamda erkeğin ortağı, arkadaşı yapan en doğru yoldur.
Ben bu yazımda bu girişin ardından şahsında anne olarak, her iyi alanda, rehber olan kadının neden erkeklere göre daha uzun ömürlü olduğuna değineceğim. Öncelikle hemen belirtmeliyim ki, erkekler duygularını paylaşma ve yönetmede kadınlara göre daha zayıf kalıyorlar. Bu durum onlarda kadına oranla daha çok stres yaratmaktadır.Bu duruma kadınların daha çok konuşma alışkanlığı, stres ve sıkıntılarını dışa vurup başkaları ile paylaşma eğilimi de eklenince daha uzun yaşama şansı kendiliğinden oluşmaktadır. Bunun da üstüne kadınların doktora gitmekteki inatçılığı da eklenince,erkekler böyle yapmayınca, bu stres başta kalp krizi olmak üzere her türlü hastalığa açılan yol haline dönüşür. Onun içindir ki erkeklerde genelde kırk yaş sonrası kalp krizi riski artarken kadınlarda bu risk artışı menepoz dönemi bittikten sonra görülmektedir. Bu dönemde hormonlar önemli rol almaktadırlar. Erkeklerde bulunan testosteron, yani erkeklik hormonu, erkeğin hırs ve kızgınlığına pozitif katkı yaparak, erkeği daha stresli bir hale sokarken kadınlardaki ostrojen, yani kadınlık hormonu, kötü kolesterol LDL yi düşürerek kadını öncelikle menepoza kadar kalp ve damar hastalıklarından koruyor. Erkeğin daha kavgacı yapısı ve trafikteki sorumsuz davranışları da devreye girince ortalamada kadına göre daha kısa ömürlü olmakta, bu durum kadının daha uzun yaşıyormuş gibi görünmesine yol açmaktadır.
Tokyo Tıp Fakültesinden Prof. Dr. Katsukiku Hirokawa liderliğindeki ekip 20-90 yaş arası 356 kişilik kadın erkek gurubunda detaylı bir araştırma yaptı. Sonuçta çok önemli gerçeklere ulaşıldı: Bağışıklık sisteminin iki önemli kilit unsuru T-hücre ile B-hücresi lenfositlerinin, yaşa bağlı olarak, azalma hızı erkeklerde daha hızlı. İlaveten gene yaşa bağlı olarak erkeklerdeki bağışıklığı güçlendirici IL-6 ve IL-10 adı verilen iki ‘sitoklinin’nin daha hızlı bir şekilde azaldığı görüldü. Bu sonuçlar, erkeklerin koruyucu bağışıklık sisteminin kadınlara göre daha erken ve daha çabuk bir şekilde çöktüğü gerçeğini ortaya koymaktadır. Çalışmanın açığa çıkardığı bir başka gerçek de şudur: Bağışıklık sistemi hücrelerinin iki özel türü CD4T ve zararlı kötü hücreyi öldüren NK hücreleri yaşa bağlı olarak artar. Bu artış kadınlarda daha yüksek orandadır. Bu durum da kadınların bağışıklık sisteminin kolay kolay çökmediği gerçeğini ortaya koymakta, hastalıklara karşı korunmada erkeklere göre daha avantajlı konumda olduklarını göstermektedir. Bağışıklık sistemi kişileri sadece başta kanser olmak üzere tüm enfeksiyonlar ile hastalıklardan koruyan, vücudumuzun gerçek silahşörüdür. Uygun şekilde düzenlenmediğinde, zayıfladığında, tüm hastalık ve enfeksiyonlara ilaveten iltihaplara da karşı koyamamakta, bu durum da kalp ve damar hastalıklarının tetiklenmesine sebep olmaktadır.
Kadın ve erkek tüm yaşamları boyunca haklarda ve yetkilerde eşittirler. Buna tüm yüreğimle inananlardan biriyim. Ama bu yazımdan da anlaşıldığı gibi, kadın ve erkek anatomik ve hormonal yapıda farklıdırlar. Bu farklılıklar kadının daha uzun ömürlü olmasını sağlamaktadır. Onun içindir ki, erkek karınsını değil, kadın kocasını eskitiyor ve buna bağlı olarak, iki hatta üç koca eskittim diyebiliyor !
Reşat Özkan
Hiç yorum yok...