Ahmet Bey elindeki ankette yazanları okuyunca gözlerine inanamadı. Oğlu Umut’un “Baba, öğretmenimiz, sizin doldurmanız için bu kağıdı sana yolladılar” diyerek babasının eline tutuşturduğu kağıtta “çocuğun fiziksel, cinsel ya da duygusal istismara uğrayıp uğramadığı” dahil pek çok özel ve hatta “sakıncalı” soru yeralıyordu. Ve bu anket sadece Umut’un okuduğu okulda değil, tüm Türkiye çapında vakti olmayan öğretmenler tarafından cevaplandırılmaları istemiyle velilere dağıtılıyordu.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), “devamsızlığın önüne geçmek” gerekçesiyle yeni eğitim-öğretim yılının başında uygulamaya başladığı Aşamalı Devamsızlık Yönetimi (ADEY) kapsamında, Türkiye genelindeki tüm ilköğretim okullarında öğrencilere yönelik bir anket uyguluyor.
Skandalda ikinci perde
Bu anketin ilk ayağını öğrencilere okulda sorulan sorular oluşturuyor. Bu konuyu Cumhuriyet 25 Kasım 2011 tarihli sayısında kamuoyunun gündemine getirmişti.
Okuma yazmayı henüz yeni öğrenmeye başlayan minik öğrencilere, anketin “Risk Değerlendirme Formu” adlı ilk bölümünde, “Ailenin sana kötü davrandığını düşündüğün olur mu?”, “Ailen tarafından dışlandığını hisseder misin?”, “Ailen sana önem veriyor mu?”, “Fiziksel kavgalar aileniz içinde ne sıklıkta çıkar?”, “Evinizde ne sıklıkta bir küslük veya tartışma yaşanır?” gibi soruların sorulduğu ortaya çıkmıştı.
Velilerden isteniyor
Şimdi anket skandalının ikinci boyutu yaşanıyor.
Öğretmenler tarafından doldurulması gereken bakanlığın bu, pek çok özel bilgiyi kapsayan anketinin, Ankara’da bazı okullarda, bu bilgilere sahip olmayan veya vakti olmayan öğretmenler tarafından, “velilerinin doldurması istemiyle”, 1-5. sınıf öğrencilerine dağıtıldığı ortaya çıktı.
Anketin bu bölümünde öğretmenlerden, öğrenciler ve veliler hakkında “öğrencinin ailede fiziksel, cinsel ya da duygusal istismara uğrayıp uğramadığı”nın yanı sıra, “ailede başka bir çocukta ihmal ve istismar mağduru bulunup bulunmadığı”, “ailede dil sorunu yaşanıp yaşanmadığı”, “aile bireylerinden suç işleyerek cezaevinde kalan olup olmadığı” ve “ailede tanı konulmuş psikiyatrik bir sorunun olup olmadığı” gibi pek çok kişisel ve özel bilgi talep ediliyor.
Anketin öğretmenler tarafından çocuklar ve velilerle yapılan görüşme üzerine yanıtlanması gereken soruların alenen minik öğrencilere dağıtılması hem velilerin tepkisine, hem de bu tepkileri karşılamak zorunda kalan öğretmenlerin şikâyetlerine neden oluyor.
Örneğin, kendisi de öğretmen olan Umut’un babası Ahmet Bey “Böyle bir anket mi olur? İstismar veliye sorulur mu?” diyerek anketi doldurduğunu söylerken, isminin kullanılmasını istemeyen bir öğretmen de Cumhuriyet’e “Bu anketin bizle hiçbir ilişkisi yok. Anket bakanlık tarafından düzenlendi. Ama uygulama biçimi bizi velilerle karşı karşıya bıraktı” diyor.
Eğitimciler de anketi eleştirdi
Soruların pedagojik açıdan tartışmalı olması da ayrı bir kaygı yaratıyor. Ortada bir istismar olsa bile, hiçbir veli bunu kabullenmeyeceği veya açıklamayacağı için, bu ankette ilköğretimde bir istismar olmadığı sonucuna varılacak. Bu durumda da en azından yanlış sonuçlara ve uygulamalara ulaşılacak, en kötüsü de gerçekler gizlenmiş olacak.
Eğitim-İş MEB’e gönderdiği yazıda “hukuki olarak koruma altında olan özel yaşama ilişkin bu bilgilerin hangi gerekçe, hak ve yetkiye dayanarak toplanıldığının açıklanmasını” isteyerek, “Çocuk psikolojisinde derin izler bırakma potansiyeline sahip söz konusu bilgileri toplama görevinin çocuk psikolojisi konusunda uzman olmayan kişilere yaptırılması sakıncalıdır” görüşünü dile getirdi.
Söz konusu anketin 30 Kasım 2011 tarihi itibarıyla bitirilmesi gerekirken, pek çok okulda öğretmen ve velilerin ankete tepki göstermesi nedeniyle sürenin uzatılması da çarpıklığın boyutlarını ortaya koyuyor.
Mahmut LICALI
Cumhuriyet - Ankara
Hiç yorum yok...