"Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, balyoz davasına ilişkin, "Verilen cezalar çoktu, azdı gibi bir yorum yapmam anlamlı değil. Ben rütbelere göre daha kademeli, daha yaygın bir dağılım olabilir diye düşünüyordum" demiş.

Yoruma gerek var mı?

Tabii bu sözleri, isteyen istediği gibi anlar.

Biz şöyle anlıyoruz:

Ceza verilmesi doğaldır. Ancak bu cezalar, askeri disiplinin temeli olan emir komuta zinciri gözetilerek verilse daha doğru olurdu.

Daha da açarsak; bu davaların siyasi olduğu laflarına hiç aldırmamak gerekir.

Mahkeme olağan bir mahkemedir. Adil yargılama yapılmıştır. Ceza verilmesine dayanak gösterilen deliller düzmece değildir. Yani kısacası, her şey hukuka uygundur...

Bir de cezalar rütbelere göre verilseydi, söylenecek hiç bir şey yoktu.

Pes doğrusu!..

Oysa, emekli, muvazzaf bir çok rütbeli asker operasyonlarla tutuklanıp, yargılama süreci başlarken "kasaptaki ete soğan doğramam" diyerek susan, mahkeme de tanık olarak verdiği ifadede, “karargahtaki toplantıda muhtıra sözü geçti, ama bu bir beyin fırtınasıydı" şeklinde, güya iddiaları çürütmeye veya hafifletmeye çalışan ama aslında kafaları karıştıran bir açıklama yaparak, üst komuta kademesinde bu tür işleri konuşanların olduğunu söyleyen birisinin, şimdi hiç konuşmaması gerekirdi.

Şimdi konuşmak, hem de cezaların rütbelere göre daha yaygın bir dağılımla verileceğini düşüyordum demesi, yapacağı en son şey olmalıydı.

Hiç değilse susarak, "özrü kabahatinden büyük” deyimine yeni bir örnek yaratmaması, şimdiye kadar sergilediği tavra daha uygun düşerdi.

Ama, yiğidi öldür hakkını yeme demişler, “üzülmüş” eski komutan!

Eee, o da bir şey tabi…

Ne diyelim, biz sözün bittiği yerdeyiz!...

Çayyolu Tokmağı