23 Ocak tarihli gazetelerimizde Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın şu sözleri yer aldı. Aynen aktarıyorum. “Eğer bugün Müslüman bir anne babanın çocuğu adam öldürmek için terör örgütüne üye olup dağa çıkıyorsa, burada din adamları üzerine düşen görevi layıkıyla yapmış sayılmaz. Eğer insanlarımıza dini doğru öğretebilsek, din adamlarımız, Kuran kursu hocalarımız, imam hatiplilerimiz vazifesini doğru yapabilse, hiçbir terör örgütü Müslümanların arasından terörist devşiremezdi” demiş. Ülkemizde PKK ve Kürt sorununu din adamlarının hatasına bağlamış. Yani meselenin özü Diyanet’in Müslümanlığı yeterince anlatamamış olmasıymış. Şu halde Güneydoğu’ya en donanımlı, en etkili, en başarılı imamlar gönderilse, PKK ve Kürt sorunları bitecek demek oluyor.
Sayın Başbakan Yardımcısı, yaşamın her alanına en etkin biçimde hâkim olan din adamlarının yönettiği diğer İslam ülkelerinde nasıl kan gövdeyi götürüyor, bunun farkında değil midir acaba? Hangi ülkelerde imamlar ülkelerindeki kan, gözyaşı ve vahşete çözüm getirebilmiştir?
İyi imamların terörü bitireceği savı madalyonun bir tarafında. Madalyonun arka tarafı da imamların ev ziyaretleri yaparak velilere sağlıklı aile yapısı, çocuğun biyolojik ve psikolojik gelişimi, aile içi ilişkiler konusunda eğitim vermesiyle ilgili. Bu sözleri somut olarak ortaya koymak için bugüne kadar gazete sayfalarında yalanlanmayan iki haberi aktaralım.
Milliyet gazetesinde 7 Mart 2011 Pazartesi günü yazıldığına göre, Kütahya’nın Simav ilçesinde kaymakam, bazı sivil toplum kuruluşları ile toplantı yapmış ve basın toplantısı yoluyla alınan kararları kamuoyuna duyurmuş. Kaymakam Yüksel Ünal’a göre gençlerde küfürlü konuşma ve argo yaygınlaşmış. Bunun engellenmesi için din adamları, öğretmenler ve emniyet mensuplarından yararlanılmasına karar verilmiş. Kaymakamın deyişi ile bu duruma daha fazla müsamaha gösterilmemeliymiş. Küfürlü ve argo konuşmaları önlemek, uygulanabilir çözüm önerileri belirlemek ve bu önerilerin planlı bir şekilde uygulanmasını sağlamak amaçmış. Din görevlileri konuyu bulundukları her platformda gündeme getirecekmiş. Emniyet mensuplarımız da küfürlü ve argolu konuşmalarda bulunan vatandaşlarımızı çarşı pazar ve kahvede gördükleri her yerde uyaracakmış.
Demek ki ülkemizde din görevlileri çocuklarımızı nasıl terbiye edeceğimize karar verecek, ana babalarımızı çarşı pazarda denetleyecekler. Bu sözlerin İran ya da Suudi Arabistan’da din görevlilerinin ya da Mısır’da Müslüman Kardeşler’in sözleri olmadığına, günümüz Türkiyesi’nde söylendiğine dikkatinizi çekmek isterim.
Uzman yerine imam hatipli
Bir başka gazeteden bir başka habere geçelim. 11 Ekim 2011 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yazıldığına göre Milli Eğitim Bakanlığı tarafından imam hatip liseleri bünyesinde öğrenci aileleri ile toplantılar yapılacak, anne baba öğrenci ilişkileri ve ergenlik konularında eğitimler verilecektir. imam hatip liselerinden oluşacak heyetler ev ziyaretleri yapacak, velilere sağlıklı bir aile yapısının oluşturulması, çocuğun biyolojik ve psikolojik gelişimi, aile içi ilişkiler, ergenlerde dini tutum ve davranış, din eğitiminin psikolojik temelleri konularında eğitim vereceklerdir.
Son cümleyi tekrar ediyorum. İmam hatip liselerinden oluşacak heyetler ev ziyaretleri yapacak, velilere sağlıklı bir aile yapısının oluşturulması, çocuğun biyolojik ve psikolojik gelişimi, aile içi ilişkiler, ergenlerde dini tutum ve davranış, din eğitiminin psikolojik temelleri konularında eğitim vereceklerdir.
Önce konunun ideolojik yönünü görmezlikten gelerek bilimsel açıdan itiraz delim. Çocuk ve genç psikolojisi hassas alanlardır. Ergenlik hassas bir dönemdir, din ve dinsel konular soyut kavramlardır. Psikolojik kavramlara yaklaşımı ancak ruh sağlığı alanında eğitilmiş uzmanlar sağlayabilir. Bu alanda ülkemizde yeterli sayıda yeterli niteliklerle donanımlı uzmanlar çalışmaktadır. Örneğin üniversitelerimizde 70 psikiyatri anabilim dalı, 29 çocuk ve ergen psikiyatri anabilim dalı, 40 psikoloji anabilim dalı, 13 sosyal çalışmacı anabilim dalı bulunmaktadır. Buralarda on binlerce öğretim görevlisi ve uzman çalışmakta, her biri kendi bölgesinde binlerce kişiye eğitim vermektedir. Milli Eğitim Bakanlığı; 2004 istatistiksel işlemleri verilerine göre Milli Eğitim Bakanlığı’nda görev yapan rehber öğretmenlerin toplam sayıları 11.420’dir. Üniversitelerden ayrı olarak ruh sağlığı merkezlerinde, hastanelerde, araştırma merkezlerinde uzun yıllardır bütün bu eğitimli uzmanlar çocuklara ve ailelere hizmet götürmekte, televizyonlarda halkın sorularına cevaplar vermektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın ruh sağlığı alanında yatişmiş bütün bu uzmanları yok sayarak imam hatip liselerinden oluşacak heyetlerin toplumda çocuk ve aile eğitimine yönlendirilmesini son derece yanlış ve tehlikeli bulduğumu önemle belirtmek isterim. Bu tehlikeli ve sakıncalı önerilerin hangi gerekçelerle planlandığının elbette farkındayız. Toplumun giderek İslami değerlerle daha fazla özdeşleşmesi yolunda bilinçli çaba gösterildiği açıkça biliniyor. Toplum nasıl değiştirilir, toplumun değer yargıları, tutum ve inançları sindire sindire, yedire yedire nasıl değiştirilir. Bunun çeşitli örneklerle denendiğini elbette görüyoruz.
Bekleyelim bakalım. Öyle anlaşılıyor ki hükümetler “artık yeter” dese bile, aşırı dinciler toplum üzerinde istedikleri egemenliği daha fazla genişletmekte kendilerini özgür hissedecekler. Tıpkı Suudi Arabistan’da ya da Malezya’da halen yaşanmakta olduğu gibi.
Prof. Dr. Aysel EKŞİ
Psikiyatr, Emekli Öğretim Üyesi
Hiç yorum yok...