Muhaliflerin o dava bu dava derken cezaevlerine, hücrelere atılması, dışarıdakilerin gözdağıyla susturulması...
Liselisinden, üniversite adayına, işçisinden çevrecisine, gazetecisinden sanatçısına kadar farklı kesimlerden gelen her türlü hak isteminin baskıyla engellenmesi, memleketin “ileri demokrasisinin” göstergesidir kuşkusuz!
Yaşamın her alanındaki itirazlar, en başta medya, yarı siyasallaşan yargı, güvenlik güçleri, polis, iktidarın güdümüne giren vali, kaymakam ve diğer yöneticilerce, baskı, tehdit, biber gazı, cop gibi enstrümanlarla karşılanır.
Düzen yapılanmasında özel yaşam kasetleri, telefon kayıtları, gizli tanıklar önemlidir.
Nasıl bir ülkede, ne tür yöneticilerce, hangi yöntemlerle yaşadığımızı, tepkileri, tepkisizliği, yani tümden “ileri demokrasiyi” çok farklı alanlarda, çok farklı örneklerle anlatmak mümkün.
Alın Kütahya ETİ Gümüş İşletmeleri...
Özelleştirmenin ardından üretim üç beş kat artmış, ya atık havuzu?
Meslek odaları, uzmanlar, bilim insanları ciddi tehlike uyarısı yapıyorlar hâlâ.
Bakanlık, valilik ve işletmecilere göre herhangi bir sorun yok.
Sonradan anlaşılıyor ki, en alttaki hariç diğer havuzların zemininde, sızmayı önleyecek herhangi bir kaplama maddesi de yok.
Yani havuzlardaki siyanürün, yeraltı sularına karışması söz konusu...
Bölgeye giden, çalışmaları izleyen, uzmanlar, yetkililer ve köylülerle konuşan arkadaşımız Hakan Dirik’in önemli bir saptaması var:
“En alttaki atık havuzunu tahkim için yapılan devasa çalışma, aslında tehlikenin ne ölçüde büyük olduğunu gösteriyor...”
Demek ki köylüler şikâyet etmese, çevre mühendisleri işin üstüne gitmese, gazeteler yazmasa, bu çalışmalar yapılmayacak, önlemler alınmayacaktı.
Bölgedeki 5.9’luk deprem barajlarda yıkıma yol açmadı; peki ya altı, yedi büyüklüğünde bir deprem olursa?
Kaldı ki siyanür atmosferi de etkiliyor.
EÜ Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Ali Osman Karababa, atık havuzlarındaki siyanürün yağmur bulutlarıyla çok uzaklara bile taşınacağını söylüyor...
***
Aldırmıyorlar...
Onun için üç yıldır siyanür barajında sızıntı olduğunu söyleyen köylülere kulak asmıyorlar.
Onun için her örnekte karşılaştığımız gibi, “gereken önlemler alındı, herhangi bir tehlike yok” diyorlar.
ETİ Gümüş Tesisleri’nde inceleme yapmak isteyen Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı’nı içeri sokmuyorlar onun için...
Bu arada “İçme suyunda siyanür var” iddiası, bazı girişimcileri bölgeye çekmiş. Klasik su arıtma cihazlarını kapıp yöreye gelen uyanıklar, “siyanürü arıtıyor” propagandasıyla satış yapıyor. Ne yazık bazı yurttaşlar fahiş fiyatlarla bu cihazları satın alıyor.
Bu durumda ne diyelim, kabahatin büyüğü sende canım kardeşim...
Öte yandan derelere, çaylara ve ırmaklara yapılacak HES’lere karşı “Anadolu’yu vermeyeceğiz” sloganıyla yurdun değişik yerlerinden yola çıkarak Cumhurbaşkanlığı’na ulaşmak isteyen çevreciler, Gölbaşı’nda üç gündür polis barikatında tutuluyor.
Etrafları çevrilmiş.
Geçen pazar yolları kesilen ve baskılardan bunalan bir arkadaş, telefonda “imdat” diye haykırdı, “Bizi duyan yok mu?”
Yasaklara bakar mısınız? Polis, Çankaya Belediyesi’nin, Gölbaşı’ndaki araziye gönderdiği seyyar tuvaletlerin kurulmasına bile izin vermiyor.
Demokrasimiz ileri mi, engelli mi?
Serdar Kızık
Cumhuriyet
Hiç yorum yok...