Geçenlerde bir televizyon kanalında ekran vaazı bir ulema ile, Gaziantep’ten arayan bir bayanın konuşmalarına tanık oldum. Kadın dert yanıyor. ‘Hocam, sorunum büyük. Oğlumun adı Mertcan, konu komşudan duyduğum, ‘Can’ sözü ‘Cin’ demekmiş, dersleri zor geçiyor, acaba bundan mıdır, ne yapmalıyım?’ Ekrandaki İlahiyat Doçenti Nihat Hatipoğlu, ‘Can’ sözcüğü üzerine ıkına sıkıla can’ın ne anlama geldiğini söylese de, ardından kadının endişesini gideremeyen bir yaklaşımla, ‘cem-i manada cin anlamı olabilir, ‘ diyerek (!) yaptığı açıklamayı şaşkınlıkla izledim.
Hoşgörü ve bilimi her şeyin üstünde tutan ve evrensel birdin olan İslam’ın hurafelerle nasıl daraltıldığını ve kişiselleştiğine şaşkınlıkla tanık olurken, toplumsal dokumuzu derinden zedeleyen bu erozyon üzerine tespitlerimizi sizlerle paylaşmak istedik.
Türk tarihinin milat’ı olan Göktürk Anıtlarında, Bilge Kağan kendinden önceki Türk devletlerinin çöküş nedenlerini yazıtlarda sıralarken, kağanların cahillikleri ve töreye (Hukuka) uymamalarını, Çinlilerin, altın ve ipeğine, değerli hediyelere (rüşvet) ve vaatlerine aldanarak, Türkçe isimleri bırakıp Çince isim almalarına, Çinli gibi yaşamaya başlamalarına bağladığını söylerken, benlik yitirmenin de başlangıcını işaret eder.
Bu tespitlerinde, "Çince’’yerine, "Arap", "Acem", "İngilizce" veya Fransızca" kelimelere özenmeyi Bilge Kağan’dan Yüzlerce yıl sonra kurulan ve yıkılan Türk Devletlerinin çöküşünde görmek mümkündür.
Türk Devletlerindeki Hakanlar, Sultanlar başta olmak üzere yönetici sınıfın isimleri ile devletin yükselişi ve çöküşü arasında bir ilişki kurarsak, Selçuklu Devletini kuran Türkçe isimli Tuğrul ve Çağrı Beylerin Anadolu’yu bize armağan eden Sultan Alparslan’ı görürüz. Daha sonra Kutalmış, Kutalmışoğlu Süleyman Şah, I. Kılıç Arslan, Türkçe veya halkın benimsediği Türkçe isimlerdir. Son Selçuklu sultanları Farslaşarak, İzzeddin Keykavus Alaeddin Keykubad,Gıyaseddin Keyhüsrev , Gıyaseddin Mesud olmuştur. İlk Anadolu Beylerinin büyük bölümünün ismi, ya Türkçedir, ya da halkın benimsediği; Çaka, Umur, Aydın, Mehmet, Saltuk, Artuk, Yavlak Arslan, Karaman gibi Türkçeleşmiş isimlerdir.
Osmanlı Padişahlarına gelince, Türkçe (Ertuğrul, Orhan) ya da Arapça kökenli olmakla birlikte, halkın Türkçeleştirdiği, Osman,Ahmet, Mehmet,Murat, Yıldırım, Yavuz, Çelebi gibi isimler kullanılmıştır. Osmanlı gerilemeye başladıkça Sultanların isimleri Araplaşarak, Abdülhamit,Abdülaziz, Abdülmecit ve nihayet,Vahideddin’e dönüşürken, cariyelerinki Farslaşmaktadır.
Atatürk’ün hazırlattığı, 21 Haziran 1934’tarihli "Soyadı Kanunu" na göre; isim ve soy isimlerin Türkçe olmasına özen gösterilmiştir.
Ne yazık ki, günümüzde kullanılan isimlerin hali yürek acısıdır. İsimler,din adına hurafe ile yozlaştırılırken, Arap yarımadasında Akabe’den Uhut’a kadar ne kadar dağ tepe varsa kutsal isim haline gelmiştir.
5. Türk Dili Kurultayına sunulan araştırmaya göre; Üniversite öğrencileri arasında, Arapça kökenli isim oranı yüzde 51, Türkçe isim oranı yüzde 19.5, Farsça isim oranı ise yüzde 10.2 iken, geriye kalan da Avrupa kökenli iken, gelinen noktayı siz düşünün.
Arapça kökenli isimlerin çok kullanılmasının temelinde, Arapça adların Müslüman adı olarak algılanması yatmaktadır.
Bunda, Müslümanlığı Arapçılığa dönüştüren anlayışın payı ve vebali büyüktür.Oysa insanlık İslamiyet le tanışmadan önce de, Arap yarımadasında yaşayanların ismi, Ömer, Ebubekir, Osman yada Ali iken, kadın isimleri Aişe, Rabia,Hatice idi. Hatta peygamber,bazı isimlerin anlam yönüyle İslamiyet’in temel yargılarına ters düştüğü için değişmesini istemiş,bu konudaki İslami ölçüyü,"Çocuklarınıza güzel anlamlı isimler veriniz."hadisiyle belirlediği bilinmektedir.
İslami görüşü temel aldığını iddia eden bir internet sitesinde şöyle bir anket yapılmıştır.
Soru: Erkek çocuk için Oğuzhan uygun mudur?
Yanıt: Hayır. Çünkü, Oğuzhan İslâm’dan önce yaşamış gayrimüslim biridir."
"Soru: Benim ismim İslâmî bir isim değil... ne yapmalıyım?
Cevap: Diyelim ki adın; Burak, Toprak ,Yağmur yada,İslâmî olmayan, Cengiz’dir. Eğer ismin böyle bir putperest ismi ise, mahkemeye müracaat ederek değiştirmelisin. Çünkü Cengiz Müslüman değil, putperestti. Çocukları da İslâm’a zarar verdiler. " derken, bu anlamsız diyaloglar sürüp gidiyor.
Şimdi sormak gerekir,bu mantığın İslam’la ne ilgisi var.?
Siz,Oğuzhan Ya da Cengiz’e kafir diyeceksiniz, İslamiyet’in doğuşundan önce var olan,İbranice isimleri Arapça sayacaksınız. Oğuz’a, Bozkurt’a, Arslan’a, Doğan’a karşı çıkacaksınız, Arapça Arslan anlamına gelen Esed’e (Esat) diyerek sıcak bakarken, peygamberin değiştirdiği isimleri bile, Arapça oldukları için kullanmakta beis görmeyerek, İslam’a uygun hareket ettiğinizi sanacaksınız.
E.. pes yani... Bu tavır İslami değil, Araplaşmadır efendi, Araplaşma....
Tuncer KIRHAN
Çayyolu Haber Bülteni
Hiç yorum yok...