- Mahalle komşumuz Başbakanlık şoförü idi. Yurt dışı gezilerinden dönüşte kaçak olarak birkaç radyoyu gümrükten geçirdiği ortaya çıkınca ev basıldı. İç odada intihar etti. Eşi ve kızı Necla'yı öksüz bıraktı. 1949.
- Evimizin önünden modern giyimli, birbirine uyumlu, başları dik olarak karı koca her gün yürüyerek erkenden geçerler, Akay caddesi başındaki Tarım Bakanlığına çalışmaya giderlerdi. Bir gün adamın başı öne eğik, üzüntülü geçişini görünce babama neden süklüm püklüm yürüdüğünü sordum "Bakanlıkta rüşvet almış, hakkında tahkikat var, o yüzden başı dik yürüyemiyor" dedi. 1952.
Yanı başımızdan namuslu insanların süklüm püklüm, hırsızların, uğursuzların, rüşvetçilerin başı dik geçişini görünce bu iki anıyı anımsarım.
Hep birlikte namuslu ve onurlu insanların başı dik yürüyeceği günleri yaratacağız. Sonra da namuslu insanlar arasında siyasal tartışmalara değer vereceğiz. Kendini ne sıfatla nitelendirirse nitelendirsin hırsızla, uğursuzla, dönekle, yalancıyla işimiz olmadı olmayacak. Namuslu, başı dik, "fikri ve bedeni emeğine güvenen insanlarla buluşuyoruz buluşmaya devam edeceğiz. Sağcı, solcu, devrimci, sosyalist gibi ayrımları öteledik. Yurtsever, aynı ulusun evladı olmaktan gocunmayan, birbirini arkadan vurmayan gibi basite alınan değerler öne çıkmış durumda.
Atila Sarp
Hiç yorum yok...