Saat 21:00 Çayyolu ayakta!

Arabalarında olanlar kornalarını çalarak yol alıyor!

Evlerinde olanların kimi ışıklarını yakıp söndürüyor, kimi tencere tava çalıyor!

Çayyolu kendine yakışanı fazlasıyla yapıyor!

Kabul etmek gerekir ki, böyle bir eylemi hiçbir siyasi parti iki günde örgütleyemez.

İnsanları bu denli kararlı bir şekilde dakikalarca korna, tencere, tava çalmaya ikna edemez.

Bu, büyük bir birikimin sonunda yaşanan patlamadır!

AKP’nin, on yıllık iktidarı döneminde birçok konuda topluma verdiği rahatsızlığın dışa vurumudur.

AKP'ye oy vermiyor diye Çayyolu’nun ihmal edilmesinin, hatta zaman, zaman “cezalandırılmasının” yarattığı tepkilerin sel olup akmasıdır. Alkol yasağına tepkidir!

Üç beş çapulcu söylemine cevaptır!

Ağacın, yeşilin yok edilmesine isyandır!

Uzun tutukluluk sürelerine, peşin hükümlü yargılamalara tavırdır!

Kısacası, AKP’nin artık toplumun sabrını taşırdığının, bıçağın kemiğe dayandığının göstergesidir.

Çayyolu üç gündür ayaktadır.

Kendisine yakışanı yapmaktadır!
*
Kuşku yok ki, ülkenin birçok yerinde bu tür tepkiler çığ gibi büyümektedir.

Halkın suskunluğunu, teslim olmak sananlar yanılmışlardır!

Atatürk’ü unutturacaklarını sananlar, cumhuriyet değerlerini törpüleyerek kendi karanlık dünyalarını kurabileceklerini ve önlerinde kimsenin duramayacağını düşünenler şaşkına dönmüşlerdir.

Kamunun her alanında kadrolaşınca, kendileri gibi düşünmeyenleri bir kulp takarak içeri atınca artık kendilerine engel olabilecek hiçbir kurum ve kişi kalmadığını zannedenler, hesaplarının Bağdat’ tan  döndüğünü  görmüşlerdir.

Her ağızlarını açtıklarında haktan özgürlükten dem vuran, ama aslında özgürlükleri ve hakları yok etmeye çalışanlar karşılarında bu kez hiç ummadıkları bir gücü bulmuşlardır.

Bu güç, onların bir türlü anlayamadığı halkın gücüdür!

Tam, her şey bitti, artık bizim kafamızdaki düzeni kurmamız için hiçbir engel kalmadı dedikleri anda karşılarına halk çıkmıştır.

Her türlü oyunu bozacak olan, hakların ve özgürlüklerin önünü açacak olan tek gerçek güç, artık yeter demiştir.
*
Nehirler nasıl geriye akıtılamazsa, tarihin tekerleği de geriye döndürülemeyecektir.

İnsanlık onuru mutlaka üstün gelecek, tarihteki birçok örnekte olduğu gibi halkın gücü, onu hiçe sayanları, “üç beş çapulcu” diye küçümseyenleri, layık olduğu yere gönderecektir.

Dönemsel bir konjonktür ve de özellikle emperyalistlerin güdümlemeleri sayesinde çoğunluğa sahip olarak iktidara gelenler, kendilerini her şeyi yapmaya muktedir sanarak, toplumun geri kalanına her türlü ezayı layık görseler de, bu ilelebet devam etmeyecek, bir gün mutlaka tepe taklak olacaklardır.

Yakın tarih, bu sözde demokrat,  ama özde diktatörler olanların hazin hikayeleriyle doludur.

Almanya’da çoğunluğun oyunu alarak, İtalya’da liberallerin desteğiyle çoğunluğu sağlayarak iktidara gelmiş olan Faşist Hitler ve Mussolini bunun en somut örnekleridir.
*
İnsan ömrü için bile uzun süre sayılamayacak olan “on yıllık zaman dilimi”, koca bir ulusun ömrü söz konusu olduğunda hiç kuşkusuz bir “an” gibidir.

O nedenle AKP ‘nin,  on yıldır iktidarda olmasına bakarak, umutsuzluğa kapılmamak gerekir.

Önemli olan, iktidarın baskıları karşısında halkın yılmaması, kendisine güvenmesi ve seçimlerde bu yöndeki iradesini sandığa yansıtmasıdır.

Ki, son birkaç gündür ortaya çıkan tablo, halkın bu kararlılık içinde olduğunu göstermektedir.

Gezi Parkı ve ağaçlar bahane olmuş halk, AKP iktidarına karşı biriktirdiği öfkeyi dışa vurmuştur.

Ne kadar, inat edilirse edilsin, ne kadar küçümsenirse küçümsensin, bu gücün karşısında durmak mümkün olmayacaktır.

“Taksime sadece Topçu Kışlası değil, Cami de yapacağız” denildiğinde o güç gerilemeyecek, tersine daha da kuvvetlenecektir.

Anlaşılan o ki, birileri, halkla inatlaşılmayacağını iktidarı kaybederek öğrenecektir!

Böylece, “öğrenmenin yaşı da zamanı da yoktur” sözü bir kez daha doğrulanmış olacaktır!

Mustafa T. Turhan