Durdu durdu sonunda tivitır hesabında açıklama yaptı Hakan Şükür...
E buna da şükür!
Milletvekilliği sürecinde, spor programlarında yüksek ücretle yorumculuk yapmasının tartışılması sırasında“başbakandan izin aldım” demesinin dışında sesi çıkmamıştı düne kadar.
Ama konu, cemaatin dershaneleri olunca ok gibi ortaya atılıverdi...
“Dershanelere ihtiyaç duyulmayacak bir iyileştirme yapılmadan kapatılmasına evet demenin, doğru olmadığını düşünüyorum” dedi.
AKP ile Fetullah Gülen “Cemaati” arasında bu konuda yaşanan gerginliğe değindi;
“Yirmi seneden fazla bir süreden beri içinde bulunmaktan şeref duyduğu” cemaati ile mensubu bulunmakla onur duyduğu AKP’nin karşı karşıya gelmiş olmalarına çok üzüldüğünü söyledi...
AKP ile cemaatin medyada gösterilmeye çalışıldığı gibi kavga içinde olmadıklarını ifade etmek için olsa gerek, AKP’nin kapatılması için açılan davanın görülmesi sırasında yapılan “dua organizasyonlarında” hocası Fettullah Gülen’in, başbakanına her zaman dua ettiğinin en yakın şahidi olduğunu belirtti...
Ve sözlerini “Rabbim birlik beraberliğimizi korusun, fitneden kötülüklerden korusun inşallah Âmin” diyerek, bir cemaat mensubuna yakışır biçimde duayla tamamladı...
Böylece, şimdiye kadar milletvekili sıfatıyla millete karşı görevlerini unutmuş olsa da, hocasına ve cemaatine karşı görevini layıkıyla yerine getirmiş oldu.
Ona göre esas olan da zaten buydu...
Şimdiye kadar karşısında “esas duruşta” beklediği başbakanla ters düşmeyi göze alacak kadar cemaatçiydi...
*
Tercih yapmak durumunda cemaatin tarafında yer almasında haksız sayılmazdı...
Ne de olsa bu ülkede uzun zamandır cemaatler söz sahibiydi...
Her ne kadar Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.” Diyerek, devrim Kanunları çerçevesinde tekke, zaviye ve türbeleri kapatmışsa da, şimdilerde onların adı “cemaat” olmuş ve özellikle AKP iktidarında memleketi bu tarikatlar koalisyonu yönetir hale gelmişti.
Başbakanı, “Eğer cemaat olarak değerlendirilecekse, cemaatin mensupları, en ileri gelenleri, bugüne kadar Tayyip Erdoğan’a ne getirdiler de Tayyip Erdoğan geri gönderdi? Üniversitelerin hazırlanması, verilmesi ile ilgili adımlardan tutunuz da birçok faaliyete yönelik yapabileceğimiz ne varsa bunları yaptık. Benden geri dönen hiçbir şey yoktur. Buna Rabbim şahittir.” Diyerek memleket yönetiminde cemaatlerin ne kadar etkili olduğunu “itiraf” ediyorsa, Hakan Şükür’ün, tarikatına, pardon cemaatine bu denli göbekten bağlılığına şaşırılabilir miydi?
Güç tarikatlardaydı...
*
Bu biliniyordu...
Ama dershanelerin kapatılması meselesinde çok daha açık biçimde görülmüştü.
Kendisine biraz muhalif duran, basın kuruluşlarının sahibi iş adamlarını incelemeye aldırıp yüklü vergi cezaları kestirerek seslerini kısan, Gezi protestolarında polisin şiddetinden kaçanlara kapıları açan otelin bağlı olduğu grubun bankasına hayli ağır cezalar yağdıran AKP iktidarına karşı, özel dershaneler birlikleri resmen kafa tutabilmiş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar gideriz diyebilmişti...
Çünkü dershanelerin kapatılmasına, bir taraftan bu yolla da örgütlenen Gülen tarikatı, diğer taraftan da hem cemaate şirin görünmek isteyen, hem de doğru mu eğri mi diye bakmadan konuyu AKP projesi olarak gören muhalefet karşı çıkıyordu...
Yani, dershanecilerin arkası sağlamdı...
Tarikatların desteğiyle iktidara gelip, bir dediklerini iki etmeyerek rüzgar ekenlerse, fırtına biçiyordu...
Cemaatlerin, tarikatların at oynattığı yerde, olan kuşkusuz laik cumhuriyete oluyordu...
Mustafa Tuğrul Turhan
mustutu.blogspot.com
Hiç yorum yok...