Bir toplumun gerçekten ne kadar demokrat, eşitlikçi, ezilenden yana ve özgür olduğunu anlamak için o toplumdaki sivil toplum örgütlerinin ve meslek odalarının duruşları en önemli kriterlerin belki de başında değerlendirilmektedir. Dünyanın demokrasiyi sindirmiş toplumlarında yaşanan gerilimler, haksızlıklar ve demokrasi mücadelesinde meslek odaları en önde giden sivil hareketlerin başını çekmektedir. Burada meslek odalarını diğer bir çok sivil oluşumdan ayıran en önemli özellikleri gerek kuruluş felsefeleri gerekse üyeleri ile bir çok alanda gerçekten uzman, bilimsel verilere dayanan, ileri görüşlü olmalarıdır. Dolayısıyla toplumun karşı karşıya kaldığı ya da kalacağı tehlikeler konusunda önceden toplumu aydınlatma ve bunun da ötesine geçerek toplum için mücadele etme görevini de üstlenen meslek odaları aslında üzerinde durduğumuz coğrafyada daha yaşanabilir bir çevre ve mekanlar oluşturulması, gelecek nesillere daha güvenli ve huzurlu bir çevre bırakılması ve doğal kaynakların eşitçe, hakça ve yok edilmeden kullanılması konusunda mücadele vermektedir. Bu nedenle meslek odaları aslında rant’a, kaynakların fütursuzca kullanılmasına, kul hakkının yenilmesine, gelecek kuşakları hiç bir şekilde düşünmeyen yatırımlara, toprağın ticarileştirilerek elde edilen rantın toplum yararına değil de belli kişilerin hesabına geçmesine, kısacası toplumu hiçe sayan ve geleceği karanlık bırakan her türlü girişime karşı gelmektedir... Sadece bu kadarı bile neden meslek odalarının dün olduğu gibi bugün de hedefte olduğunu göstermeye yetmez mi?
Meslek odaları işte bu yüzden siyanürle altın çıkarılmasına, ormanların yağmalanmasına, kentsel alanların çirkin beton bloklarla tahrip edilmesine, verimli tarım alanlarının yapılaşmaya açılmasına, doğal sit alanlarının yok edilmesine, güvensiz ve her afette ağır hasar alan binaların üretilmesine, kontrolsüz ve bilim dışı kentsel dönüşüm kararlarına, sivil toplumu hiç bir şekilde işin içine dahil etmeden alınan kararlara her zaman karşı çıkmış ve karşı çıkmaya da devam edecektir. İşte bu mücadele felsefesi bile neden meslek odalarının hedefte olduğunu göstermeye yetmez mi?
Toplumun sessiz çığlığına ses olan, insanların sorunlarına çözüm arayan, hakça ve özgürce bir yaşamı savunan meslek odalarının susturulmaya çalışılması aslında toplumun bütünüyle susturulması ve üzerine ölü toprağı çekilmesi anlamına gelecektir. Bunun da farkında olan meslek odaları son günlerde hem medyada hem de siyasi çevrelerde tartışılan konulardan toplumu haberdar etme, bilinçlendirme ve haklı mücadelelerini sonuna kadar sürdürme çabası içerisindedir. Meslek odaları ve meslek örgütleri sus(turul)muş toplumların gelecek kuşakları için çok ama çok fazlaca kaygı duyması gerekmez mi?
Ali Tolga Özden
Hiç yorum yok...