Kentleşmenin can damarı olan İmar konularında, evrensel kriterli esas alan düzenlemeler yapılıp sıkı sıkıya uygulanmadığı sürece, her gün bir skandalla karşılaşılması sürpriz sayılmaz.
Çünkü İmar meseleleri, rantiyeye en müsait işlerdir.
Dolayısıyla bu alanın, her koşulda kuralların değil de insani müdahalelerin etkili olduğu bir yapıya sahip olması en büyük tehlikedir.
Maalesef ülkemizde, kurallar var gibi görünmekteyse de, bir çok kurum ve kuruluşa (Belediyeler, Toki, Organize Sanayi Bölge Yönetimleri, Bakanlık) imar planı yapma yetkisinin tanınması sonucunda, kuralların yerini siyasi inisiyatif almıştır.
Bu kurallar özellikle fazlasıyla politize olan belediyeler elinde yozlaştırılmış, her gelen yerel yönetim kendi yandaşları lehine plan değişikliklerine gitmiş, rant sağlama uğruna kentler feda edilmiştir.
Bir ilçe belediyesi, yılda ortalama 60, 70 imar planı değişikliği yapmaktadır.
İmar planları değişiklikleri bir türlü bitmek bilmemektedir.
İster doğa, ister insanlık yok olsun, ne pahasına olursa olsun, yeter ki en çok mal mülk benim olsun anlayışının yerini, Kentlerin insanlar için yapılanması gerektiği anlayışı almadıkça da bitmeyecektir.
Eşyanın tabiatı budur.
Dün Yalçın Bayer'in köşesinde yayımlanan yazının sonunda yer alan,
"Meclis üyelerinin çoğunun müteahhitlerden, iş takipçilerinden ve ‘muameleciler’den oluşmasının önüne geçilse..." şeklindeki temenni cümlesi aslında çok şey anlatmakta ve belki de hastalığın gerçek nedenini teşhis etmektedir. Belediye meclislerinin talipleri genelde bu kesimlerdir.Ve maalesef partilerimiz de bu gibilere teveccüh göstermektedir.
Oysa rantiyecilerin egemen olduğu bir belediye meclisi, nasıl olur da halkın ve kentin lehine imar düzenlemeleri yapabilir?
Yani bir anlamda, kurda kuzu teslim edilmektedir.
Halkın imar mevzuatını ve haklarını iyi bilmemesi de buna eklenince, ortaya bu günkü ucube tablo çıkmaktadır.
Yapılması gereken sivrisinekle mücadele değil bataklığı kurutmak olmalıdır.
Gerekli yasal düzenlemeler yapılarak, imar planlarının kimler tarafından nasıl yapılacağı yeniden ve radikal biçimde düzenlenmeli, gerekirse belediyelerin imar planı yapma yetkileri kaldırılmalı veya sınırlandırılmalıdır.
İmar planların yapımında, kent konseyleri, şehir plancıları odaları v.s gibi sivil kuruluşların da inisiyatif sahibi olacağı bir oluşum ortaya çıkartılmalıdır.
CHP rant değil, kent belediyeciliği yapacaksa, siyasi çekişmeler yerine bu konuda ciddi hazırlıklar yapmalı ve gerekli yasa değişiklikleri için girişimde bulunmalıdır.
Aksi halde, bu günkü skandal ne ilk ne son olacaktır.
Alıntı: cayyolum.com Ziyaretçi Defteri
Hiç yorum yok...