Haberler


Güven ve İstikrar
  • Yorumlar: 0
  • 12 Nisan 2011 00:00
  • Haber kategori: Çayyolu
  • Ekleyen:
  • Ziyaretler: 2130
  • Son Güncelleme: -/-
  • (Güncel Beğeni 0.0/5 Yıldızlar) Toplam Oylar: 0

Güven ve İstikrar

0 0

Ankara Güven Park’taki anıtın üzerindeki öğüdü, oldum olası tam anlayamadım, hep onda bir yanlışlık olduğunu düşündüm. Önce anımsayalım öğüdü:

- Türk övün, çalış, güven!

Peki övünelim de, hangi nedenle?..

Demokrasimize, yaşam kalitemize bakarsak ortada pek övünülecek durum yok.

Sonra, sıralamada mantıksızlık var. Önce çalış, göğüs kabartacak bir nokta oluşursa o zaman övünürsün. Öyle değil mi?

İşin çalışma kısmı daha da çetrefilli.

Türkiye’de bugün insanların önemli bir kısmının sorunu çalışacak bir iş bulmak.

“Çalış!” demek kolay.

Böyle bir tavsiyede bulundun mu adama yanıtı yapıştırırlar:

- Efendi, iş ver de çalışalım! İş vardı da çalışmadık mı?

Çalışamayanın hali dert, iş bulup çalışanın hali de başka bir dert.

Türkiye’de hatırı sayılır bir kesim iş sahibi ama işiyle geçimini sağlayamıyor.

Hani şairin deyişiyle “Cep delik, cepken delik, kevgir misin be kardeşlik?”

Şimdi bu kesimdekileri “çalışanlar”a mı kayıt edeceğiz, yoksa “gizli işsizler”e mi Gelelim güven öğesine...

Yıllarca ezik kalmış bir toplumun susadığı başarıyı elde edebilmesi için güven duygusu şart...

Güven şu anda Türkiye’nin en büyük sorunu.

Büyük bir güven bunalımı yaşıyoruz.

Yazı yazarken, ifade özgürlüğüne saygı gösterileceğine güvenmiyorsunuz.

Telefonla konuşuyorsunuz, gizlice dinlenip dinlenmediğiniz belli değil, daha doğrusu eğer düşünen, yazan, çizen biriyseniz dinlendiğiniz kesin, yani konuşurken de güvenmiyorsunuz.

Demokratik gösteri hakkınızı kullanıyorsunuz, gözaltına alınıp alınmayacağınız belli değil, yine güvenmiyorsunuz.

Siyasi görüşünüzü açıklarken “Silivri’ye götürürler mi?” diyor, güvenmiyorsunuz.

Devlet kapısında çalışmak için sınava giriyorsunuz, “şike vardır” diyor, güvenmiyorsunuz.

Üniversitede istediğiniz bölüme girmek için gece gündüz çalışmışsınız, kendinize güveniyor, ama şike yaparlar korkusuyla sınavı düzenleyenlere güvenmiyorsunuz.

Sınava giriyorsunuz, skandal patlak veriyor, emeğinizin gasp edildiği, istikbalinizin çalındığı duygusuna kapılıyorsunuz.

TBMM’de toplantı yapılıyor, milletvekilleri imzalarıyla iradelerini beyan ediyorlar, ama acaba bunlar başka yerlerdeler de, katılmadıkları toplantıların belgelerine mi önceden imza koydular diyor ve güvenmiyorsunuz.

Mahkemenin verdiği tutukluluk kararına, koşulların oluşmadığını düşünerek güvenmiyor, haklı olarak altında çapanoğlu arıyorsunuz.

Ne yasamaya, ne yürütmeye, ne yargıya, ne üniversite sınavına güven var.

Güvensizlik esas.

Başına ne zaman, nereden, nasıl bir iş geleceğini kimse bilmiyor.

Herkes güvensiz...

Tarihimizin, askeri yönetimler dahil en güvensiz, ama ne hikmetse, en de “istikrarlı” dönemini yaşıyoruz.

Oysa demokratik istikrar, yurttaşın devletin yargısına, yasamasına, yürütmesine, hukuk devleti niteliğine duyduğu güvenle düz orantılıdır.

Eğer devlete duyulan güvenle istikrar ters orantılı iseler, ortada korkuya dayalı bir istikrar varsa, o zaman bir şeyler yanlış gidiyor demektir.

Vatandaşın, devletin erklerine, demokrasinin niteliğine güvenmediği istikrarlı rejimlerin adı “faşist rejimler”dir.

Ali SİRMEN
Cumhuriyet

Paylaş
  • Twitter
  • del.icio.us
  • Digg
  • Facebook
  • Technorati
  • Reddit
  • Yahoo Buzz
  • StumbleUpon

Hiç yorum yok...

Bilgi! Maalesef sadece kayıtlı ve giriş yapmış kullanıcılar yorum gönderebilir. Giriş yapın veya Kayıt olun.