Haberler


Genelden Özele Kentleşmede Arabesk Kültür…
  • Yorumlar: 0
  • 04 Mart 2013 00:15
  • Haber kategori: Çayyolu
  • Ekleyen:
  • Ziyaretler: 2696
  • Son Güncelleme: -/-
  • (Güncel Beğeni 0.0/5 Yıldızlar) Toplam Oylar: 0

Genelden Özele Kentleşmede Arabesk Kültür…

0 0

Kentleşme, göçebe toplumların yerleşik duruma geçmeleriyle  başlayan ve günümüze kadar gelen bir tarihi süreçtir.

 

Edebiyatta, sanatta ve bilim alanında insanlığın bugün içinde bulunduğu nokta nasıl yüzyılların birikiminin bir sonucuysa, bugün kentleşmede gelinen yer de yüzyıllar boyunca edinilen deneyimlerin “sentezidir.”

 

Böyle olduğu içindir ki, “kentleşme meselesi, aslında bir kültür meselesidir.”

Her toplumun kentleşme kültürü, kendi örf ve adetleri, inançları, yaşam tarzları ve gelenekleriyle yoğurduğu bir süreç sonunda ortaya çıkmaktadır. 

 

Bu süreci oldukça bilinçli yaşayan, bireyin değil, toplumun refahını ve ihtiyaçlarını mümkün olduğunca uzun vadeli, konforlu ve planlı bir şekilde karşılanmayı ilke edinnen, estetik kaygısı olan toplumların kentleşme kültürüyle, bunların yerine, kişisel menfaatleri koyan, günübirlik çözümleri ön planda tutan ve estetik kaygısı olmayan toplumların kentleşme kültürünün aynı olduğunu söylemek de mümkün değildir.

 

Kısaca ifade etmek gerekirse, gelişmiş toplumlarla, az gelişmiş toplumlar arasında her alanda var olan farklılıklar, kentleşme konusunda da ortaya çıkmaktadır.

 

“Gelişmiş” ülkelerin kentlerinde konut alanları, insanların rahat ve huzuru gözetilerek belirlenip, işyeri ve dükkanların açılmasına trafik, yerleşim durumu ve ihtiyaç miktarı gözetilerek izin verilirken, caddeler, meydanlar, parklar ve yeşil alanlar, on yıllar sonrası düşünülerek planlanıp, altyapı buna göre oluşturulurken, “gelişmemiş” ülkelerin kentlerinde, imar planlarının genellikle rant sağlamak uğruna sık, sık değiştirmesine bağlı olarak, yeşil alan ve parklar yok edilmekte, yasalar çiğnenip konutlar işyerine dönüştürülmekte, altyapı kısa sürede yetersiz kalıp hemen her gün cadde ve sokaklar kazılmakta, bu işler genellikle yerel yönetimleri elinde bulunduranların yandaşlarına verilip devlet eliyle zenginler yaratılmakta, meydan ve parklara yeterince önem verilmemekte, uzun vadeli planlar bir türlü insanların yararı gözetilerek yapılmamaktadır.

 

Bu farklılığa iyi bakıldığında ülkemizin, kentleşme kültürü itibariyle, diğer bir çok alanda olduğu gibi“gelişmiş” değil, “gelişmemiş” konumda olduğu apaçık ortadır.

Bu tabloya, mevcut belediyeler yasası çerçevesinde metropol kentlerimizin, Büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasında bölüştürülmesinin getirdiği yetki karmaşası ve bu belediyelerin farklı siyasi partilerin elinde bulunmasından kaynaklanan çekişmelerin yaşanması gibi olumsuzluklar da eklendiğinde kentleşme meselesi tam bir karmaşaya dönüşmekte, belediyecilik ağırlıklı olarak insanların huzur ve refahı için değil, rant için yapılır olmaktadır.

 

Büyük kentlerimizde gecekondulaşmanın önü alınamamakta, Anadolu’nun çeşitli illerinden buralara göçenler, kendi illerinin adıyla kurudukları mahallelerde yaşamakta, kentler plansız büyürken trafik başta olmak üzere ciddi altyapı sorunları ortaya çıkmakta, İstanbul ve Antalya gibi kentler şiddetli yağan her yağmurlarla sel felaketlerine sahne olmaktadır.

 

Özellikle son 10, 15 yıldır büyük kentlerin çoğunluğunda iktidara gelen yerel yönetim kadrolarının sosyokültürel yapısının da bir yansıması olarak, kentlerimizde Arap kültüründen esinlenilerek yapılan Dubai modeli rezidanslar mantar gibi çoğalırken, bu projeleri, yine Arap kültüründe sık görülen suni göletler, akarsular ve şelaleler süslemekte, tarihsel dokunun koruması yerine, eski yapılar adeta talan edercesine yok edilirken, kent merkezlerinde ihtiyaçtan çok fazla AVM açılmakta, küçük esnaf işini kaybederken, yabancı isimler verilen batı özentisi “alış veriş festivalleriyle” tam bir tüketim toplumu yaratılmakta, kente değil, ranta önem verilmektedir.

 

Bir yandan Arap kültüründen esinlenirken, diğer yandan batı kültürüne öykünülmesinin sonucunda, ortaya arabesk bir kültür çıkmakta, ve ne yazık ki, bu arabesk kültür bugün ülkemiz kentleşmesine damgasını vurmaktadır.

 

***

 

Çok değil, son beş altı yıldır Çayyolu bölgesinde yaşayanlar bu çarpıklığa çok yakından tanık olmaktadır.

 

Her ne kadar bölgede yetkili olan yerel belediye, son 15, 20 yıldır Büyükşehir belediyesinde iktidarda olan siyasi düşünce ve sosyokültürel anlayıştan farklı bir çizgide olsa da farklı bir belediyecilik sergilemeyi başaramamış, Büyükşehir belediyesine “uyumlu” bir çalışma anlayışı içinde olmuş ve bunun neticesinde Çayyolu bölgesinin dokusu hızla bozulma eğilimine girmiştir.

Kent merkezinden uzakta, çok katlı olmayan konutları, yoğunluğunun azlığı ve bunun sonucunda var olan sakinliği ile göze çarpan Çayyolu, çok yeni bir yerleşim bölgesi olmasına karşılık, bugün hızla bu özelliklerini kaybetmektedir.

 

Yaşamkent mahallesine binlerce konut yapılması yetmezmiş gibi, emsaller ve yoğunluklar arttırılmış, bölgeye ardı ardına AVM ler yapılmasına ruhsat verilmiş, Gordion AVM nin hemen yanı başına yüzlerce konutluk yüksek binalar inşa edilmiş, Alacaatlı yolu ve Beysukent yolu üzerinde iş merkezleri yapılmasına izin verilmiş, yetmemiş imar mevzuatına aykırı olarak kimi konutların işyerine çevrilmesine göz yumulmuş, bu çarpıklığın bir sonucu olarak, Park caddesinde konutların ortasına bir çok eğlence mekanı açılmasına izin verilerek gürültü ve trafik kargaşası yaratılmış, parklara restoranlar, isteyenin istediği yere büfe kondurmasına imkan tanınmış ve kısa sürede ciddi bir yoğunluk ve trafik sorunu yaşanmasına neden olunmuştur.

 

Yaşamkent’in hali pür melali zaten ortadadır; yollar ve kaldırımlar dökülmekte, sokaklarda başıboş köpekler cirit atmakta, ulaşım sorunu can sıkmaktadır.

 

Şimdi bunların yanına bir de İncek yolu üzerinde yapılmakta olan çok katlı konutların ve bu hızlı yapılaşmayı görerek, bölgeye akın eden özel okulların getireceği yoğunluk eklenecek, bölgede çok kısa süre sonra ciddi alt yapı ve trafik sorunları yaşanması kaçınılmaz olacaktır.

 

Kısacası birkaç yıl önceki Çayyolu ve dokusunun yerinde artık yeller esmektedir.

 

Arabesk kültür ne yazık ki, Çayyolu’nu da sarıp sarmalamış durumdadır!

 

Tıpkı bir virüs gibi, dokuyu her geçen gün biraz daha bozmakta, bir zamanlar örnek olarak gösterilen bölgeyi yaşanmaz hale getirmektedir.

 

“Kent için belediyecilik” ve “dokuya saygılı kentleşme” beklentileri maalesef hayal kırıklığına dönüşmektedir.

 

Kısacası, umutlar bir başka bahara kalmaktadır!

 

Mustafa T. Turhan

 

Kaynak: www.cayyoluhaberbulteni.com
Haber Detayı: www.cayyoluhaberbulteni.com/CayyoluHaberDetaylari.asp?ID=5802

Paylaş
  • Twitter
  • del.icio.us
  • Digg
  • Facebook
  • Technorati
  • Reddit
  • Yahoo Buzz
  • StumbleUpon

Hiç yorum yok...

Bilgi! Maalesef sadece kayıtlı ve giriş yapmış kullanıcılar yorum gönderebilir. Giriş yapın veya Kayıt olun.