GEÇTİĞİMİZ ay, Ankara’nın bir-iki yıl öncesine kadar çok önemli işler yapan bir sivil toplum platformunun bugün geldiği üzücü nokta hakkında kişisel eleştirilerimi paylaşmıştım. Geçmişte sergiledikleri duruştan önemli ölçüde uzaklaşmalarının, yaşadıkları bölgeye verdiği zararı göreceklerini, kendilerine çeki düzen vereceklerini ümit etmiştim.
Ancak beklediğim gibi olmadı. Eleştirilmeyi hazmedemeyip, hakarete varan açıklamalar yapmayı, çocuk gibi “şikayet heyetleri” kurup, zembereği bir anda boşanmış oyuncak araba misali kapı kapı rastgele gezinmeyi tercih ettiler.
Seçim sürecinde bu konuda birşeyler yazmayı doğru bulmadığım için sustum… Cevap hakkımı, seçim sonrasına bıraktım.
Bu platformun, amacından nasıl böyle uzaklaşabildiği ile ilgili kafamda birçok soru işareti var. Örneğin, yıllarca bir yastığa baş koymuş karı-kocanın, yan yana iki mahallede aynı amacı, hatta başındaki mahalle isimleri dışında aynı ismi taşıyan ayrı ayrı iki dernek kurup başkanlık yapmaları nasıl açıklanabilir diye düşündüm…
Acaba birisinin evi o mahallede, diğerinin evi yanındaki mahalledeydi de, biz mi duymadık..?
İnsanların sivil toplum örgütlerini, idealleri uğruna hizmet edecekleri gönüllü kuruluşlar olarak değil de, yönetme ve bir takım başka egolarını tatmin alanları olarak gördükleri noktada, gazeteci olarak eleştiri getirmenin görev olduğuna inanıyorum.
Hele hele bu insanların, pasta börek yapmak, altın günü düzenlemek dışında bir uzmanlıkları, tahsilleri, geçmişlerinde “liderlik vasfını” çağrıştıran en küçük bir öyküleri bile bulunmuyorsa, herkesin durup bir kez daha düşünmesi gerekiyor.
Birilerinin de, Dorothy, Rose, Blanche ve Sophia’nın sadece hayali birer dizi kahramanı olduğunu herkese hatırlatması..
Konusu toplum olan her iş, ciddiyet ister. Lakırtı kavafı olmanın, hiç gereği yok…
Levent SEĞMEN Hürriyet / Ankara
Hiç yorum yok...