GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar)’ları, bilim çevreleri bir canlıya başka bir canlı türünden gen aktarılarak yeni bir canlı organizma yaratılması olarak tanımlıyor. Sonuç olarak, gen aktarılan canlının DNA'sı değiştiriliyor ve kendi türünde olmayan özellikler ediniyor…
Bilim çevrelerinin açıklamalarına göre; her şeyden önce GDO’ lu ürünün kullanılması halinde çevre ve insan sağlığı zarar görüyor. GDO’lu tohumla yapılan tarımda her tür bitki zehirleniyor, GDO’ lu ürün böbrek yetersizliğine ve kısırlığa yol açıyor, bağışıklık sistemini bozuyor, özellikle çocuk mamalarında kullanıldığında insan vücudunun dengesini de bozuyor.
Bu nedenlerle, dünyada her ülke GDO’lar konusunda “halkını koruyucu” önlem alıyor… Almanya dahil olmak üzere Fransa, Avusturya, Macaristan, Yunanistan, Lüksemburg gibi 30 civarında Avrupa Birliği ülkesinde GDO' lu ürünler yasaklanmış durumda.
Öyleyse !...
GDO TEKELLERİ VE RANT…
Bilinen bu gerçeklere rağmen AKP hükümeti kendi insanına ve çevresine zarar verecek bu ürünün ülkemize girmesine neden izin vermektedir?..
Konunun esası işte buradadır !..
Bakın ! GDO’ya Hayır Platformu sözcüsü Arca Atay ne diyor; Amerikan Tarım Bakanlığı tarafından 2005’te hazırlanan Tarımsal Biyoteknoloji Raporu’na göre, Amerikan Dış Tarım Servisi’nin aktivite planları arasında; Türkiye’deki karar vericilerin ABD’ye seyahatlerinin ve burada GDO ile ilgili alacakları eğitimlerinin tüm masraflarının karşılanması ile biyoteknolojik mısır ve pamuk üretiminden diğer ürünlere nazaran daha karlı çıkılacağının bu kişilere ve yerel üretici birliklerine devamlı olarak anlatılmasının olduğunu belirtiyor.
Öyle de oluyor… Plan uygulanıyor !..
Ve TBMM Tarım Komisyonu üyelerinin bir kısmı, 2009 Nisan ayı ortalarında, (GDO) üretiminin yüzde 90’ını elinde tutan Amerikan firması Monsanto’nun davetlisi olarak ABD’ye gidiyor… Her tür masraflar ABD Tarım Bakanlığı ile Monsanto firması tarafından karşılanıyor...
Necati Doğru Vatan’daki 31.10.2009 tarihli yazısında bu geziyi “Milletvekilleri ABD’ye avanta geziye gitti ardından GDO geldi!” başlığı ile duyuruyor.
İlginç olanı… GDO tekelleri ile AKP hükümetinin bu ince ve sinsi politikasını gezinin muhalefet partili üyelerinin geç fark etmiş olması !
Peki ! Bu ABD kökenli tarım tekellerine karşı durmak olası mı ?
Sorunun yanıtını yine bir Amerikalının yanıtında arayalım…
Türk- Amerikan İşadamları Derneği’nin (TABA- AmCham) İstanbul’da Çalık Holding binasındaki toplantısında konuşan Avukat Matthew Nolan, korumacı yöntemlerden uzak durulması gerektiği konusunda uyarıyor… Pamuk konusunun ABD açısından önemine de değinerek, devam ediyor, Nolan; “Amerikan iç savaşı kölelik yüzünden çıkmış gibi gözükse de en önemli konulardan birisi pamuktur. Pamuk ticaretindeki sorunlar çözüldükten sonra savaş sona ermiştir” diye tamamlıyor cümlesini. (Gözlem, 15 Kasım 2009)
Açıktan tehdit ediyor adam, Çalık Holding’in binasında…
‘Van minüt’ diyenleri arıyorum, bu açıklama sonrası… Ama !..
Hesap başka !… Rant büyük!
GDO’lu tarımın pazarı 100 milyar doların üzerine çıkmış, söylenenlere göre. Ve pazarın yüzde 90’dan fazlası Amerikalı tarım tekellerinin elinde…
Mete Kızık 21.06.2009 tarihli Cumhuriyet Dergi’de “GDO şirketleri neyin peşinde?” başlıklı yazısına bir öykü ile başlamış…
“Hindistan’da birçok köylü tekellerin sözlerine inanır. Geleneksel tohumlarını bırakarak, GDO’lu tohum kullanır. Amaçları daha fazla kazanç, daha az ilaç ve gübre bunun karşılığında çok hasattır. Şirket başlangıçta neredeyse bedavaya bu tohumları dağıtır. Ancak 8 yıl sonra tohumun fiyatı sadece birkaç zengin köylünün alabileceği kadar yükseltilir. Üstelik bu tohumu daha önce kullanmış topraklar, başka ürünleri zehirlemekte, yok etmektedir. Borç, iflas, yoksulluk ve açlık nedeniyle intihar eden çiftçilerin sayısı 16 bini bulur...”
Devam ediyor, Kızık;
2008 yılının Mart’ında Norveç’in kuzeyindeki Svalbard Adası’nda buzdağının altına Küresel Tohum Deposu kuruldu… Depoyu işleten ise Global Crop Diversity Trust (GCDT- Küresel Hasat Çeşitliliği Örgütü) örgütü..
Örgütün üyeleri ve finansörleri; aile planlaması adı altında yoksul ülkelerde kısırlaştırma çalışmaları yürüten kurumun başkanı Carlson, ABD’nin en büyük Pentagon anlaşmalı askeri endüstri şirketi Northrup Grumman Corporation’ın eski kurul başkanı Lewis Coleman, dünyanın en büyük patentli GDO tohum ve tarım kimyasalları devi ABD’li DuPont / Pioneer Hi-Bred, GDO alanında dünya pazarının yüzde 90’ını elinde bulunduran ABD’li GDO devi Monsanto, petrol devi Rockefeller, Bill Gates, ABD, İngiltere, Hollanda, Norveç, Almanya, İsviçre ve Kanada’dan devlet fonları ve diğer finansörler…
“Adı geçen şirketler, dünyanın tekelleşen genetik tohum şirketleri ve hiç birinin de sicili temiz değil” diyor Ali Deniz Uslu’da 21.06.2009 tarihli Cumhuriyet Dergi’deki yazısında…
Ve Küresel Tahıl Ambarını sorguluyor Uslu; “… pek çok bilim adamı bu konuda ciddi şüphelerle yaklaşıyor. Amerikalı araştırmacı-gazeteci F. William Engdahl da burada şeytanın avukatlığını yapıp teorileriyle insanları sarsıyor. Sarsmakla kalmıyor ispatlıyor da; tahıl ambarının finansörlerinin, genetiği değiştirilmiş tohum üreticileri firması olmasının arkasındaki nedenleri sorguluyor. Çekincelerini, “Eğer dünya gıda kaynaklarını ele geçirirlerse şimdiye kadar kimsenin başaramadığı bir egemenlik kuracaklar. Lord Acton’un atasözünde dediği gibi; Güç ahlaksızdır, tam güç tamamen ahlaksızdır” diye özetliyor gelişmeleri…
ULUSAL BAĞIMSIZLIĞIMIZ…
Kısaca, sağlığımız ve ulusal gıda güvenliğimiz, ABD’nin ve çokuluslu şirketlerin eline terk edilmiş durumda. Yapılmak istenen açık; yoksul ülkelerin geleneksel/yerli tohumlarının kökünü kazıyıp GDO’ya mahkum eden şirketler, bugün bu niyetlerini ülkemizde gerçekleştirmek istemektedir. 100 günde ithal edilen mısır miktarının 4 kat, soyanın ise 18 kat atmış olması boşuna değil…
Henry Kissinger’in 1970’lerdeki “Petrolü kontrol ederseniz ulusları kontrol edersiniz ama yiyeceği kontrol ederseniz insanlığı kontrol edersiniz” sözü gerçeğe dönüşmektedir… ABD’nin 2003 yılında Irak işgali sırasında ilk olarak Abu Garip’teki tohum bankasını yok etmesi de bu planın bir parçasıdır…
Tema Başkanı Prof. Dr. Lütfü Baş Antalya Manavgat’ta toplanan 4’üncü Genç TEMA Ulusal Kongresinden ilgililere yaşamsal bir uyarıda bulunuyor; “GDO’lu ürünlerle, ülkeler dışa bağımlı hale geliyor ve özgürlüklerini yavaş yavaş kaybediyor” Ve özetliyor Prof Dr. Baş; “GDO sadece gıda değil, özgürlük ve demokrasi meselesidir” (Cumhuriyet Akdeniz, 10.05.2010)
Görüldüğü gibi; insanına, doğasına, toprağına, suyuna, ormanına, özetle ülkesine sevdalı olanlar, gelişmelerden kaygılı… Öyle değil mi?...
Mustafa Nuri ÖZDEN
Eğitimci
Hiç yorum yok...