Giderek daha yakın mekanlarda; iç içe ve üst üste evlerde yaşıyoruz. Sosyo-ekonomik değişme, hızlı nüfus artışı, hızlı kentleşme, daha çok insanı daha az toprağa yerleşmeye zorluyor. Yapıların üstüne yeni katlar çıkılıyor veya eskileri yıkılıp yerine daha çok katlılar inşa ediliyor. Özellikle de hızla değişen yerleşimlerde gözle görülen bir durum bu... Ve bütün hızlı değişimlerde olduğu gibi uyum sorunları yaşanmakta...
Üst üste evlerde oturuyor; fakat çoğumuz hala bağımsız bir yaşantı biçimini sürdürmekte direniyoruz. Balkonlardan, bazen bir gün boyu, sarkan ve silkelenen halılar, kilimler; apartman dairelerinin kapı önlerine yığılan küçüklü büyüklü ayakkabılar, terlikler; "benim havam daha güzel" zihniyetiyle sonuna kadar açılarak dinlenen müzik; evlerin içinde, bahçede koşar gibi koşturan, top ya da bilye oynayan çocuklar; pencerelerden dökülen sular; bahçelere hatta park halindeki otomobillerin üstüne atılan veya çöp bidonlarının içi yerine yanına bırakılan çöpler, verebileceğim sayısız örneklerden yalnızca birkaçı... Siz de bunlara kendi izlenimlerinizi ekleyebilirsiniz.
Nasıl ki trafik kazalarını gelişmişlik düzeyimizin bir göstergesi sayıyorsam, yukarıdaki davranış örneklerini de "uygar olmak" düzeyimizin bir göstergesi sayıyorum. Her iki göstergede de notumuz bir hayli düşük. Ve bu halimizle çağdaş bir kent yaşamını yakalamak biraz zor görünüyor. Hepimizin konuyu ciddiye alıp yeni davranış biçimleri kazanma çabası göstermemiz gerekiyor. Muhtarlardan başlayarak yerel yönetimler bu konuda bir kampanya başlatmalıdır diye düşünüyorum. Çünkü; ortak yaşam kurallarına saygı göstermek kent yaşamının, kent ruhunun temeli.
Ben, balkonumda otururken hemen karşımdaki balkonda bir hurda yığını seyretmek istemiyorum, başıma üst katlardan çamaşır sularının damlamasını ya da silkelenen halı, kilim tozlarının dökülmesini istemiyorum. Kapımı açtığımda apartman antresinde, karşıdaki ya da yandaki kapının önünde dizilmiş ayakkabılar görmek istemiyorum. Komşumun temizliği benim evimin kirlenmesine, göz zevkimin bozulmasına neden olmamalı... Bunları ne ölçüde bekliyorsam elbette ki aynı ölçüde de uymak zorundayım. Oturulan mekanın, paylaşılan çevrenin; çatının, merdivenlerin, asansörün, bahçenin varsa oto parkın, dahası sokağımızın kullanımından, temizliğinden, giderlerinden hepimiz aynı ölçüde sorumluyuz. Toplumsal yaşamın ve toplumsal saygının gereği bu...
Unutmayalım ki;
Vatandaşlık bilinci ve demokratik düşünce en yakın çevrede başlar. Evimiz, apartmanımız ve mahallemizde birbirimizin haklarına saygı duymak çağdaş bir toplum olmanın ilk adımıdır.
Şule TÜREL
Hiç yorum yok...