Haberler


EMEKLİ TÜMGENERAL NACİ BEŞTEPE’NİN KONUŞMASI
  • Yorumlar: 0
  • 04 Nisan 2013 03:52
  • Haber kategori: Çayyolu
  • Ekleyen:
  • Ziyaretler: 2561
  • Son Güncelleme: -/-
  • (Güncel Beğeni 0.0/5 Yıldızlar) Toplam Oylar: 0

EMEKLİ TÜMGENERAL NACİ BEŞTEPE’NİN KONUŞMASI

0 0

“Ben bu gün üç konuya değineceğim ve bu üç konuyu birleştirerek neticeye gitmeye çalışacağım. Netice de ne yapmalıyız, hep salonlardan sonra sorulan, “peki ne yapalım?” sorusu oluyor. Ona kendimce cevap vermeye çalışacağım.

Şimdi size gazetelerden ve TV lardan izlediğiniz bir konuyu anımsatarak başlayacağım. İmralı görüşmeleri tutanakları medyaya yansıdığında, onun bir bölümünü okuyarak değinmek istiyorum. Oradaki konuşmaları okuyorum. Peki, biz ileride ne yapacağız.

“Kürtler kendilerini özgürce ifade edecek ve yönetecektir. Şu anda yasa dayatırsak büyük alerji yaratır, dikkatli olmalıyız. İleride olabilir Mesela AB yerel yönetim özerklik şartı ki, buna şerhi kaldırılırsa bu mesele önemeli ölçüde çözülür.

Sırrı giriyor devreye. “Sayın başkan izniniz olursa bu konuyu açıklığa kavuşturmak istiyorum. Nedir? BU sanıldığı gibi bağlayıcı bir metin değildir, teknik bir metindir. Öcalan, niye birinci ve ikinci maddesinde mali ve idari yönden özerklik var”. Sırrı:

“Sayın başkan bu şerhin kaldırılması tek başına yetmiyor. Bunun iç hukuka dönüştürülmesi gerekiyor. Bunun yolu da anayasayla düzenlemek. Sanıldığı gibi bu, bir bağlayıcılığı yok. Bir teminat belirmiyor”. Şimdi atılacak adımlar, çizilecek yol belirlenmiştir. Şimdi açıkça ifade edilen birçok şeyler belirlenmiş. Anadilde eğitim, Türk vatandaşlığı ifadesinin kaldırılması ve neticede çifte vatandaşlık gibi belirlenmiş şeyler var. Açık açık “biz özerklik isteyelim, özerk olalım veya “hemen federasyona gidelim”, diyemiyorlar. İki gün önce Başbakanlık konutu temsilcisi de açıklama yaptı “2023 te federasyonu konuşabiliriz” diye. Bu da İmralı temsilcisi de böyle diyor.

“NEDİR BU YEREL YÖNETİMLER BİRLİĞİ ÖZERKLİK ŞARTI”

Kısaca bu konuda bilgilerinizi tazelemek istiyorum. Bu yerel yönetim şartı Avrupa Konseyi’nin bir dokümanıdır, AB nin değil. Ve konsey doğrudan doğruya AB nin organik bir kuruluşu değildir. Ancak AB bu konseyi göz ardı etmiyor. Bunlarla birlikte paralel yürüyor ve özellikle de AB aday ülkelere yerel yönetimler özerklik şartının uygulanmasını tavsiye diyor ama öyle bir tasfiye ki zorlama, yan “bunu yapmazsanız AB ye giremezsiniz” sopası hemen altta gizlidir. Şimdi bu şart 1988 de AB ye girince yürürlüğe girmiş. Bazı gerekleri imzalamış, yürürlüğe girmiş. AB den 47 üyeden 45 i imzalamış, bunların içinde Türkiye de var. 1991 yılında da Türkiye imzalamış. Ancak diğer ülkeler gibi, özerk yönetimler şartının bir olanaktan yararlanmış ve bazı maddelere şerh koymuş. BU hak var, isteyen ülkeler buna şerh kullanabilme hakkını kullanabiliyor. Bir hak daha var hatta beş yıl içinde bundan tamamen çekilebiliyorsunuz. Ama bu çok esnek bir şey, bir de bir hak daha verilmiş, bakanlar kurulu şerhi istediği zaman kaldırabiliyor. TBMM ine gelmeden, kamunun onayını almadan sadece bakanlar kurulu kararıyla şerhler de kaldırılabiliyor.

Şimdi bu maddelerde neler var, Özerklik Şart nedir, onları bilgi olarak sunayım, sonra değerlendirelim. İşte ikinci madde bu Sırrı Sakık’ın APO ya bölücü başına hatırlattığı bu. Ulusal mevzuatla ve uygun olduğu durumlarda anayasa ile tanınacaktır. Yani mevzuatı, bunu kabul etmişiz ama, mevzuatla bunu yürürlüğe koymamız gerekiyor. Ve de ilk fırsatta da anayasaya koymanız gerekiyor, yürütebilmek için. Şu anda bunu Türkiye mevzuatına koymamış durumda. Bunun anlamı nedir, Yerey Yönetim Şartı’nın anlamı. Bu gayet iyimser, demokratik bir yaklaşım. Yerel makamların kanunlarla belirtilen sınırlar çerçevesinde kamu işlerinin önemli bölümü kendi sorumlukları altında yerel nüfusun çıkarları doğrultusunda kullanması ve düzenlemesi.

Peki, bunun denetimi var mı var. Ancak denetim anayasaya uygunlukla sınırlı. Sadece ilkeler açısından sınırlı, yoksa yerindelik denetimi yok. Bunu yapamazsın, yok. Sadece bu anayasaya “uygun” veya” değil” denetimini yapabiliyorsunuz.

Mali kaynaklar konusu, hem kendilerini istedikleri gibi idare edecekler, hem de merkezden mali kaynak sağlayacaklar. Kendi istedikleri gibi, istedikleri şekilde mali kaynakları kullanacaklar. Bir de burada mali eşitleme ilkesi   var. Yani ülkenin diğer bölümleriyle bu yerel yönetimlerin uygulandığı her bölümde mali eşikliği sağlayacaksınız; orayı da ekonomik koşullar açısından diğer taraflara eşit hale getiremeye gayret edeceksiniz.

Türkiye bu mazı maddelere çekinceler koymuş ve neler var o çekincelerde, onları kısaca görelim. Yerel makamları doğrudan ilgilendiren tüm konulara ilişkin planlama ve karar alma süreçleri içerisinde yerel makamlara danışılması gerekir, diyor, Türkiye buna şerh koyuyor. Yani her merkezi yönetim, her kararda bunların görüşünü almak durumunda, Türkiye şimdilik buna hayır diyor.

Yine kendi iç idari işlerini serbestçe yapabilme koşulu var, buna şerh koymuşuz. Yerel yöneticilerin görevleriyle bağdaşmayan işler ve faaliyetlerin belirlenmesi gerekiyor, şu anda aslında yasalarımızda bu var. Bir belediye başkanının görevden alınması için gerekli koşullar nelerdir, şu anda yasalarımızda var, bunun belki biraz daha ileri aşaması talep ediliyor. Biraz önce ifade ettiğim yerindeliğin sınırlandırılması; diyor ki, merkezin denetim hakkını sınırlıyor, buna şerh koymuşuz. Kaynak dağıtılmasında hizmet maliyetleri göz önünde alınmayacak. Yani her sene enflasyona göre ve diğer hususlara göre, kayna tahsis ederken diğer yönetime, bunu göz önüne alarak her sene artıracaksınız, kaynak tahsisini. Kaynak tahsisi yapılırken o yerin görüşlerini alacaksınız, mutlaka. Bir de mali yardımın özgürlükleri kaldırmasına sebep olmayacaksınız, buna riayet edeceksiniz. Yani “ben parayı verdim burada kullanacaksın” demek yok ben istediğim yerde kullanabilirim, deniyor. Buna şerh koymuşuz. Yerel yönetimlerin kendi haklarını savunabilmesi için uluslar arası yerel yönetimleri birimleriyle işbirliği yapması, yani uluslararası mahkemelere gitmesi konusunda işbirliği yapması konusunda da şerhimiz var. Ama dediğim gibi konulan bu şerhler, bakanlar kurulun bağlı, hemen ortadan kaldırılabilir. Bunun da bağlayıcılığı, çok önemli bir durumu yok. İşte şerhler kaldırılırsa bizim işimize yarar diyor ya APO bölücü başı. Bunları kast ediyor, bunları da kaldırırsak eğer bu şerhleri,  “biz hayır özerklik vermiyoruz, biz bütün demokratik ülkeler gibi yerel yönetim şartlarını uyguluyoruz, bu demokrasinin gereğidir, ileri demokrasidir” dedikleri zaman bunlar aşılacak ve özerklik başka bir biçimde uygulanmış olacak.

Bu arada İspanya’dan bahsediyor, diye bir ifade vardı orda, bölücü başının İspanya’nın bütünlüğü için de, milliyetler ve bölgelerin demokratik hakları ve dayanışmaları garanti edilir” diyor. İspanya’yı örnek gösteriyor. İspanya hoşlarına gidiyor. Neden gidiyor, şimdi ülkelere bakınca anlayacağız. Mesela Fransa’da uygulanıyor bu halen hatta bu anlaşmadan çok önce başlamış. Burada belediye il ve bölge sistemi var. Bölgeler kısmen yasa yapabiliyor, yani tahmini üniter devlet de değil, federal devlet de değil, kısmi federallik var.

Burada bir de şöyle bir kontrol yapmış. İl ve bölgelerde merkezin de kontrolü var. Yani yerel yönetime bir özerklik vermiş ama merkezin de onların üzerinde kontrolü var. Onun için Fransa’dan çok hoşlanmıyorlar. Bir de şunu yapmış Fransa, “eğitim müfredatını merkezden hazırlarım diyor. Eğiticileri, öğretmenleri merkezden ben tayin ederim”, diyor. Onun için Fransa’yı örnek göstermiyorlar.

İtalya’da da benzer sistem var. İtalya’da 20 yerel yönetim var, beş tanesi özerk, üniter ve federal arası bir yapı İtalya’da. Burada yalnız vali önemli. Bölge, bölge valisi bölge yerel yönetimin yasalarını kontrol ediyor, onaylıyor. Ondan sonra merkeze gidiyor, merkez onaylıyor. Onun için de İtalya’dan pek hoşlanmıyorlar. Ama İspanya iyi. İspanya da ne? Anayasa diyor ki İspanya uniter bir devlettir, ama uygulama hiç öyle değil, uygulama federal. 17 tane özerk bölge var, hepsinin yasama yetkisi var. Daha o da yetmiyor, merkezde yapılan yasalara da temsilci gönderiyorlar, oralara da müdahale hakları var. Buna rağmen en çok serbestliği yerel özerklik şartlarında İspanya olmasına rağmen, İspanya’da Basklar ve Katalanlar devamlı ayrılmak istiyorlar. Bu kadar özgürlüğe ve yerinden yönetimliğe karşı. Bölgesel özerkliğin tehlikesi işte burada yatıyor. İspanya’yı da bunun için örnek gösteriyorlar.

Şimdi özde demokrasinin uygulanması halkın kendi kendini en iyi şekilde yönetmesi, yerel ihtiyaçların yerinde en iyi şekilde tespit edilmesi, halkın ihtiyaçlarına cevap verilmesi amacı yatıyor ama bölünmeye de en kolay yolu açan bir uygulama. Bunun için İspanya’yı ve yerel yönetim şartını istiyorlar. Şimdi başka bir konuya geçeceğim, hepinizin bazı konularını tekrarlayacağım. Tarih şöyle ben 8 ile 26 Mart arsında medyada çıkan bazı haberleri satırbaşlarıyla aldım. Okuyorum,

Mersin Akdeniz ilçe Milli Eğitim Müdürü okullarda ibadet yapmak isteyen personel ve öğrencilere gerekli kolaylığın sağlanması için genelge yayınladı.

Osmaniye’de bir dernek umre ödüllü Hz. Muhammed’in hayatını anlatan kitapları okuma yarışı düzenledi.

Malatya’da bir camide kampanya ile namaz tabletleri dağıtıldı.

Bir gazetemizde İstanbul üçüncü kolordu lojmanlarında teseddürlü kadınların toplu halde fotoğraflarını yayınladı.

İstanbul Gültepe’de okullarının imam hatibe çevrilmesini protesto eden lidere çember sakallı sarıklı bir grup saldırdı.

Kaçak kuran kurslarına ceza kaldırılıyor.

Afyon’un AKP li Belediye Başkanı okullara mescid önerisinden sonra, kadın erkek otobüslerini ayırdı.

8 Mart Kadınlar Gününde Mardin Valisi kadınlara hitaben “içkici manyaklarla evlenmeyin” diye nasihatte bulundu.

Aynı gün AKP li il başkanı kadın yuvanıza sizden izinsiz birilerini alırsa onu hafifçe döverek korkutun” dedi.

Aynı gün Bodrum’da bir cami imamı resmi izin olmasına rağmen, dinen caiz değildir diyerek kadınların camiye yakın bir alanda gösteri yapmasını engelledi.

Bakan Egemen Bağış İsmail ağa Cemaati lideri Mahmut Efendi’yi ziyaret ederek hayır duasını aldı.

Bursa Yıldırım ilçe emniyet müdürü nazar değmesin diye ilçe emniyet önünde kurban kestirdi.

Afyon ve Isparta’dan sonra, yeni katılımlarla diğer illerin de katılımıyla, dokuz ilde açık alanlarda içkiyi yasaklayan tebliğ karar çıkarttı. Geçende idari mahkeme bunu yasakladığını bildirdi ama vali de “ben uygulamaya devam edeceğim temyize gideceğim” dedi.

Terme’de bakanlığın Milli Eğitim Bakanlığının organize ettiği tiyatro kadın ve erkeklere ayrı ayrı oynatıldı.

Ankara Çankaya’da Timur ilkokulu okulunda sınav sorusunda örümcek adam namaz kılarken biçiminde soruların içine sokuldu.

Memur-SEN başörtüsü zulmünü bitirmek için 18 Martta ibadet özgürlüğü eylemi başlattı. Bazı öğretmenler türbanlı ve kravatsız olarak derslere girdi.

Adana da din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni “Atatürk’ün ölmüş bir insan olduğunu ölü insanlara fazla değer verilmemesi gerektiğini söyledi.

Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı 18 Mart Şehitler Gününde Atatürk ve Türk ifadelerini hutbeden çıkarttı, kullanmadı.

Mao’cu Kominist Partisi davasında kadınları plajda topluca çektirdiği fotograf nedeniyle, suç örgütü ve onun bir kanıtı olarak gösterdi. Bunlar oluyor ve neden oluyor, neden bu kadar rahat oluyor?

Bir nedenini söylüyorum, gene basın haberi; YGS sınavı öncesinde adaylar ve yakınları türbeleri doldurdu, izdiham yaşandı türbelerde. İşte maya bu, mayamız bu. Bunun için bunları rahatlıkla yapıyorlar, söylüyorlar, ses çıkmıyor. Afyon’da kadın erkek otobüsleri ayrılmış, resimlemişler, baktım kadınlar birbirini ite kaka biniyorlar. Kimse niye bizi ayırdınız demiyor. İşte bu istismar ediliyor, bu ne zamandan başladı 1950 den başladı. Menderes, Demirel, Erbakan, şimdiki AKP ve onun yönetimi, yöneticisi veya üyesi. Muhafazakârlığa, gericiliğe, tutuculuğa karşı müthiş bir yoğunlaşma, yönlendirme var.

İşte bir haber onu da bu gün aldım. 37 bin kız 12 erkek öğrenci 4+4+4 den sonra lise öğretiminden çekildi; 49 bin öğrenci lise öğretimine gitmiyor, 4+4+4 ün getirdiği.

Buna karşılık İmam Hatip Liselerimiz 286 binden öğrenci sayısı geçen sene 286 bin iken bu sene 380 bin olmuş. Devir badem devri, devir imam devri. Çare, çare eğitim öğretim kurumlarını ve bunların yönetimlerini aydın insanların alması. Nasıl olacak, ona ben en sonunda geleceğim.

Şimdi anayasa uyum çalışmaları mecliste devam ederken, o uyum çalışmalarındaki AKP nin komisyon üyesi Milletvekili Ahmet İyimaya bir açıklama yaptı. Bu 13 Şubatta basına yansıdı. Neler söylüyor bakın: “ Bu meclis kurucu iktidardır”,  açışı yaparken Sayın Demirağ söyledi. Anayasa ne zaman yapılır? İşte oraya getiriyor işte bu Meclis kurucu iktidardır. Yani şu anki anayasayla oraya gelmiş insanlar kurucu iktidar yapıyor, nasıl oluyorsa. Mevcut anayasa kurucu iktidarı bağlamaz, yok hükmündedir. Anayasamızı yok sayıyor. Önemli olan partilerin iktidarıdır. Kararıdır iradesidir. Ortak iradenin anlaştığı bir anayasa metni mevcut anayasa hükümlerine bağlı kalması gerekmesi söz konusu değildir. Kurucu iktidar anayasanın kabulüyle ilgili anayasal düzenlemeleri yapar. Mevcut anayasamızdaki 175. Maddeye göre Anayasa değişikliği nasıl yapılır bunları yok sayıyor, diyor ki, bu iktidar ne diyorsa bir anayasa nasıl yapılır öyle yaparız. Önemli olan demokratik ortamda tartışmak, toplumun değişim talebi ve halk oylamasının sonucudur. Çok demokratik ortamımız var. Çünkü bütün insanlar medya ile yönlendiriliyor; medya kimin elinde olduğu belli. Medyanın kaçta Kaçının nerde olduğu belli. Çok demokratik olarak tartışacağız ve o kararı alacağız, nereye gideceğiz referanduma, niye referanduma, referandumun içinde kim propaganda yapacak, nerden halk uyanacak, aydınlanacak, dört tane gazete iki tane televizyon. Öbür tarafta neler olduğunu biliyorsunuz.

Şimdi bu öneri, bütün hukukçularımız söylemedi ama gayet açık ifade etti. Bu öneri bir anayasa ihlali. Kendini dikta ilan etmek, ben bu devleti yıktım ve yıkıyorum, yenisini kuracağım” demek. Şimdi bu öneri yerine getirirse ne olacak, bir kere mecliste kapsamlı bir tartışma olmayacak. Gerek yok, komisyonda karar verecek, hangi partiler? Eğer devam ederse CHP, MHP ve diğerleri, devam etmeyecek herhalde; AKP ile BDP karar verecekler ve referanduma götürecekler. Gerekiyorsa tek başına da karar verecek mecliste çoğunluğu var ya.

Sonra gizli oylama olmayacak, gizli oylamaya gerek yok diyor, açık oyla olmasın; olur ya iktidar partisinin içinde de, ulusuna vatanına sahip çıkan adamlar çıkar da, hayır deyiverir. Onun için “açık oylayalım, milletvekilleri nasıl olsa kuyruğundan, beyninden bana bağlı, benim söylediğim kararı verecekler”. Sonra cumhurbaşkanlığının iade yetkisini de alıyorlar, cumhurbaşkanını da devreden çıkarıyor, meclis kararı. Geriye kalıyor referandum, referanduma götürdüğü zaman da bu, eldeki medya ile bu propaganda gücüyle nasıl olsa ben ordan “evet” çıkarırım diyor. Onun için referanduma giderim referandumdan çekinmem diyor.

Nereye gider, demokratik rejim tek adam diktasına doğru gidecek.

Şimdi üç konuyu birleştiriyorum. Bu gidiş nereyedir. Sorum net ve açık. Gidiş nereye TC nin 5rejimini ve bekasını yıkmaya, yok etmeye. Tehlike ulusun ve ulusal devletin bekasına, Türk ulusunun hayatına, TC nin varlığına tehlikeye. Biz hastayız, hastanedeyiz, ama ne doktorumuzu seçebiliyoruz, ne bir şey diyebiliyoruz. Adam, diyor ki doktor, “seni ameliyat edeceğim”. Yok, benim ameliyatlık bir şeyim yok, “olsun ben seni ameliyat edeceğim orda organını alacağım, seni daha iyi yapacağım. O zaman ben hasta olarak yataktan kalkarak hastaheneyi terk etme hakkımı kullanacağım. Çözüm ameliyatı ret edeceğiz. Çıkar hesapları siyasi görüş, farklıların hepsini bir kenara bırakacağız. Artık yaftalardan, belirli kalıplardan vazgeçeceğiz. O parti böyle bakıyor, bu parti böyle bakıyor, diye değil; kim nerede birleşiyor, kim Türk vatanının bölünmezliği, kim Türk usunun birliği için adım atıyorsa hep beraber elele vereceğiz. Artık 1960ların 80 lerin komünizm korkusunu bir kenara bıracağız. İşte bu gün şurda masadaki durumumuza bakın, bir işçi partisinin temsilcisi, CHP partisinin temsilcisi ve bir asker. İşte böyle olacağız, her yerde böyle olacağız, sokakta da, toplumda da, mecliste de böyle olacağız.

24 Mart’ta birçoğunuz katıldınız biliyorum, Vatan, Cumhuriyet, Emek birlikteliği anayasa formunda bir slogan çıktı bir karar çıktı. “Birleşe birleşe kazanacağız”. Siyasal birliktelik sağlayacağız, siyasetten uzaklaşmayacağız; siyasallaşmak demek illa bir partiden milletvekili olmak değil. O görüş  doğrultusunda, o inanç doğrultusunda hareket etmektir. Hizmette yer almaktır. 23 Nisan Anayasa Formunda bu kararın alınacağını düşünüyorum. Oraya hazırlıklı olacağız. Meydanlara koşmaya hazırlıklı olacağız. İşte ilk durağımız 8 Nisan’da Silivri’de, hep beraber Silivri’de olacağız. Mazeret üretmeyeceğiz, bütün mazeretleri bir kenara bırakacağız, 8 Nisan’da Silivri’de olacağız. O duvarları yıkacağız, hep beraber yıkacağız. Birleşe birleşe kazanacağız”. Aynı sloganlar ve alkışlar.

Panalistlerin konuşmaları bir sonraki haberde devam edecek...

Paylaş
  • Twitter
  • del.icio.us
  • Digg
  • Facebook
  • Technorati
  • Reddit
  • Yahoo Buzz
  • StumbleUpon

Hiç yorum yok...

Bilgi! Maalesef sadece kayıtlı ve giriş yapmış kullanıcılar yorum gönderebilir. Giriş yapın veya Kayıt olun.