Toplumumuzun değerler sisteminin altüst olduğu, duyarsızlığın ve vurdumduymazlığın doruk noktasına ulaştığı bu zorlu günlerde, Eugène Ionescu’nun ünlü “Gergedan” adlı oyununu yeniden okumaya başladım. Bu oyunda olay küçük bir taşra kentinde geçer. Kent halkının tümü gergedanlaşırken oyunun kahramanı olan Bélanger, inanılması güç bu değişime karşı tek başına direnç gösteren kişidir. Taşra kentine artık gergedanlar egemen olmuştur, toplumun kurtuluş umudu her geçen gün azalmaktadır. Değişime karşı direnenler de sonunda gergedanlaşmaktan kurtulamayacaklardır. Tek başına kalan Bélanger ise insan kalmanın savaşımını sürdürmeye çalışacaktır…
Almanya’da Hitler faşizminin yaşandığı 1938 yılında Romanya’yı terk ederek Fransa’ya yerleşen Ionescu, “Gergedan”da toplum yaşamında fanatizme dönüşen bir akımın insanı nasıl insanlıktan uzaklaştırdığını, duygularını yitiren insanın gergedanlaşarak başka bir kimliğe nasıl büründüğünü dile getirir. Artık o insandan her şey beklenebilir. İkiyüzlüdür, kişilik değiştirmiştir, acımasızdır. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyenlerdendir.
İnsanlık, bugüne kadar gergedanlaşmanın ne büyük tehlike oluşturduğunu bir türlü fark edemedi. Gergedanlar ülkemizden ve dünyamızdan hiç eksik olmadı. Gergedanın girdiği yerde değişim başlar, insanlar artık baskıyla değil, inanarak, kendi istekleriyle gergedanlaşırlar. İşte asıl tehlike buradadır.
Daver DARENDE
Emekli Diplomat
Hiç yorum yok...