Yaklaşık son 30 yıl içinde deprem üstüne çeşitli zamanlarda çeşitli gazetelerde makalelerim çıktı; ayrıca Bayındırlık Bakanlığı’na Prof. Dr. Yıldız Sey’le beraber geçici konut konusunda rapor ve önerilerde bulundum. Yine ayrıca, deprem konusunda çeşitli bilimsel raporlar hazırladım ve lisansüstü tezler yürüttüm... Bu çalışmalarımda hep aşağıdaki söylemleri dile getirdim.
- Deprem, Türkiye’nin en önemli sorunudur.
- Depremle mücadele bir kültür sorunudur.
- Deprem öldürmez, canlıları öldüren yapılardır.
- Kaçak olan, yasal olan yapıların tümü son deprem şartnamesine göre incelenmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır.
- Deprem felaketinin birilerine rant sağlayacak biçimde değerlendirilmesine devletçe engel olunmalıdır.
- Devlet, anayasal bir zorunluluk olması nedeniyle yurttaşına depreme dayanıklı barınma olanağını sağlamalıdır.
- Üniversiteler, odalar, yerel ve merkezi yönetimler ortaklaşa projeler geliştirmelidir.
- Muhalefet ve iktidar, bu konuda partiler üstü bir yaklaşımla işbirliği içinde olmalıdır.
- Deprem sonrası işlerin başarılı olması değil, esas başarı deprem öncesi alınan önlemlerdir.
Şu kadar çadırın deprem bölgesine gönderilmiş olması veya deprem enkazının altında kalan vatandaşların en kısa sürede diri veya ölü çıkarılması önemli bir başarı değildir. En önemli başarı, sekiz büyüklüğünde bir depremde yapıların ayakta kalması veya az bir hasarla depremi atlatmasıdır.
Her şeyi devletten beklememeli söylemi, Türkiyemizin bugünkü durumu dikkate alındığında, deprem mücadelesinde, son derece anlamsızdır.
Tüm kaçak yapılar, devlet mekanizmasının uzun yıllar müsamahası altında yapılmıştır. Büyük kentlerimizin yeni yerleşim alanlarının bir bölümü son elli yılda gecekondulaşmanın kurbanı olmuştur. Ancak bunlara altyapı hizmetleri götürülmüş, işgal edilen topraklar için vergiler ödenmiştir. Yaklaşık 50-60 yıldır devletin konut ve yerleşim politikası bir anlamda yasadışılığa prim vermiştir. Dolayısıyla, devlet mekanizmalarının neden olduğu bu vahim durumu düzeltmek de, yine devlete düşer kanısındayım.
Özetle, devletimiz, ülkemizi bu “deprem bela”sından kurtarmak istiyorsa, hem denetleyen, hem planlayan, hem projelendiren, hem finansman sağlayan kurum olmasının bilincinde olması gerekir. Son günlerde, Başbakanımızın “Ne pahasına olursa olsun, depreme dayanıksız olan yapıları yıkacağız” söyleminin art niyet aramadan, hepimiz arkasında olmamız gerekir. Geliştirilecek modelleri beğeniyorsak destekleyelim, eğer beğenmiyorsak partiler üstü bir yaklaşımla modellerin düzeltilmesini sağlamak için bütün gücümüzle, çalışalım...
Çocuklarımız, sevdiklerimiz, arkadaşlarımız ölüyor... Ne olur, hiç olmazsa bu konuda barışı sağlayalım!
Barış içinde çözümler geliştirelim ve uygulayalım...
Prof. Dr. Mete TAPAN
Hiç yorum yok...