Öncelikle şu iki konuyu cayyolum.com Sitesinden çözüm odaklı olarak tartışmaya açmak istiyorum;

Konu 1- Halk arasında söylenen ve bilinen “bir şeyi düzeltmek, yenisini yapmaktan zordur” düşüncesiyle kentsel dönüşüme yaklaşırsak nasıl olur diye düşünüyorum.

Konu 2 - Ankara’daki bankaların genel müdürlüklerinin ve Merkez Bankası’nın ve bununla beraber pek çok üst düzey yönetim organlarının istanbul’a taşınmasını istanbul’un kentsel dönüşümü açısından bir değerlendirelim.

Gelelim bu ayki konumuza; İstanbul’da kentsel dönüşüm adı altında yapılan çalışmaya biz halk arasında yap-sat diyoruz. 100 adet gecekondunun ya da uygunsuz yapılaşmanın olduğu yerde 300 adet daire üretiliyor, 100 tanesi hak sahiplerine, 100 tanesi müteahhide, 100 tanesi ona buna… Bunun gibi yüzlerce proje yapılıyor. Projenin  bulunduğu alandan geçen yol aynı genişlikte, değişmiyor. Altyapı hala aynı. Okul, sağlık hizmeti imkanlarında bir gelişme yok. Nüfus ve yoğunluk sürekli artıyor. Bu şekilde devam edilmesi halinde İstanbul olduğu yerde dönüşecek, nüfusu da olduğu yerde 14 milyondan 30 milyonlara çıkacaktır. Her bir nüfus artışı depremde risk oluştururken, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu anlamına gelmektedir. Ya da buna deprem bahane, rant şahane diyebiliriz.

İstanbul’un kurtuluşu İstanbul’dan yükün alınmasıyla mümkündür. Bu da ülke ve bölge bazında makro projeler ile olmalıdır. Sakarya’nın ve Düzce’nin, Bolu’nun, Bursa’nın Balıkesir’in ve İzmir’in alacağı roller önemlidir. Bunlar planlanmalı ve programlanmalıdır. Bunu yapacak tecrübeli beyinler mevcuttur.

İstanbul’un bu kadar yükü varken, üstüne bir yük de Anka-ra’dan yüklemek ne kadar doğrudur, bunu iyi düşünmek gerekir.

Hakan Açıl