Haberler


DP/MenderesBasın Sansürü ve Günümüz
  • Yorumlar: 0
  • 05 Mart 2011 00:00
  • Haber kategori: Çayyolu
  • Ekleyen:
  • Ziyaretler: 2097
  • Son Güncelleme: -/-
  • (Güncel Beğeni 0.0/5 Yıldızlar) Toplam Oylar: 0

DP/MenderesBasın Sansürü ve Günümüz

0 0
Tarih, 24 Temmuz 2002..
Genel seçimlerden 3 ay önce sansürün kaldırılışının 94’üncü yıldönümü sebebiyle gazetecilerin “Basın Bayramı”nı kutlamak için yaptığı toplantıda Recep Erdoğan üzerinde kamera resmi olan bir pastayı kesiyor ve gazetecilere ikram ediyor.
8 yıl sonra bugün gelinen noktada ise basının üzerine giden iktidar portresi var. Gazeteleri boykot etme çağrısında bulunan ve çıkışını sürdüren iktidarda olanın portresi. Türkiye’de çok partili döneme geçene kadar siyaseten özgür bir basından söz etmek mümkün değildir.
Çok partili hayata geçiş sürecinde yaşananlar ise basın-siyaset kurumları arasında bugün yaşananlarla şaşırtıcı bir benzerlik gösteriyor.
Özgürlükten baskıya; Demokrat Parti’nin (DP) Meclis’e girdiği 1946-50 yılları arasında basında büyük bir hareketlilik vardır. Art arda yeni gazete ve dergiler çıkar. İktidardaki CHP, DP’nin manşetlere çıkmaması için baskı uygular. Ancak baskılar geri teper, basının büyük çoğunluğu açıkça DP’yi desteklemeye başlar.
1950’de DP iktidara gelir. İktidarın ilk günlerinde basınla ilişkilerinde değişiklik olmaz.
- DP, iktidara geldikten birkaç ay sonra çıkardığı bir yasayla gazete ve dergi yayımlamak için ruhsat zorunluluğunu kaldırır.
- İktidar ve basın arasındaki bu olumlu hava bir süre sonra bozulur. Ülkenin durumuna ilişkin olumsuz haberler karşısında DP yönetimi, basına baskı uygulamaya başlar.
- Bu baskıları yasal çerçeveye oturtmak isteyen iktidar, 1954 yılında ifade özgürlüğünü baltalayan bir yasa çıkardı. Yasa ile gazetelerde yayımlanan her türlü eleştiriye para ve hapis cezası getirilir..
- 6 ay sonra Yeni Ulus yazarı 70 yaşındaki Hüseyin Cahit Yalçın, başbakanı eleştirdiği yazıları sebebiyle 26 ay hapse mahkûm edilir..
Bu ceza bir kırılma noktası olur. Basın, DP iktidarına karşı tutumunda bir değişiklik yapmazken iktidar yasal yollar dışında da baskısını artırmaya devam eder.
- Bunun en tipik örneklerinden biri kâğıt krizidir. O dönemde ortaya çıkan gazete kâğıdı krizi, Başbakan Erdoğan’ın 54 yıl sonra gazete kâğıtlarına yönelik iddialarından farklı olsa da benzerlikler göstermekte.
- 1950’lerde gazete kâğıtları hükümet tarafından gazetelere ihtiyaçları doğrultusunda veriliyordu. DP iktidarı, politikalarına yönelik eleştiriler arttığında bu yayınları yapan gazetelerin kâğıtlarından kısıp, kendi propagandasını yapan gazetelere bolca dağıtmaya başladı. Elde kalan kâğıtları ise serbest piyasaya bırakıyordu. O dönemde bu iş serbest piyasada yapılmadığı için buna karaborsa deniyordu.
1958’de basın üzerindeki baskı o kadar artmıştı ki sorun uluslararası platforma taşındı. Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Başkanı, Menderes’e bir mektup yollayarak basın üzerindeki baskılara son verilmesini istedi. Hükümet bu mektubu iç işlerine müdahale olarak nitelendirip sert tepki gösterdi.
IPI, benzer bir mektubu Başbakan Erdoğan’a gönderdiğinde, Başbakan, IPI’ı Doğan Grubu’nun kuruluşu olmakla itham edilmişti.
DP iktidarı 1959’da resmi ilanların dağıtılmasına ilişkin yeni bir düzenleme yaptı. Bu, iktidarın propagandasını yapan gazeteler için büyük bir nimet oldu ve böylece yeni bir kavram doğdu: Besleme basın.
DP’nin yayın organı sayılan Zafer gazetesi bu ilanların yüzde 11’ini alırken geri kalan 63 gazete yüzde 89’unu paylaşıyordu.
DP iktidarıyla basın arasındaki kavga, 27 Mayıs darbesine kadar sürdü. Ama basın ve siyaset ilişkisi benzer kavgaları ilerleyen dönemde de yaşadı.
Darbe dönemlerinin yasaklayıcı politikalarının dışında muhalefetten iktidara gelince, basın üzerinde baskı kurma geleneği, 1990’lardaki Refah-Yol koalisyonuna kadar sürdü. 2000’lerde de bu geleneğin Erdoğan ile devam ettiği görülüyor.
Ama kabul etmek gerek ilk kez bir siyasetçinin halkı gazete boykotuna çağırması, ülkemizde basın özgürlüğü açısından olmasa da baskılar konusunda aşama kaydedildiğini gösteriyor.
Medyanın önemli bir kısmı, yandaş iş adamlarına açılan kredilerle alınması sağlanırken diğer kısmı ise vergi borçlarıyla susturulurken basın özgürlüğünden bahsedilebilir mi?
Referandum süreci içinde tehdit edici konuşmalar ve uygulamalar, Türkiye’de demokrasinin olup olmadığını da gösteriyor.
Günün Sözü: İnsanın dün ne dediği ile bugün ne dediği kişiliğinin yansımasıdır yarın ne yapacağını gösterir.
           Prof. Dr. Nurullah Aydın
           (Gazi Üniv. İletişim Fak.)
Kaynak: Prof. Dr. Nurullah Aydın - AçıkİstihbaratTürkiye E-Posta Grubu
 
Paylaş
  • Twitter
  • del.icio.us
  • Digg
  • Facebook
  • Technorati
  • Reddit
  • Yahoo Buzz
  • StumbleUpon

Hiç yorum yok...

Bilgi! Maalesef sadece kayıtlı ve giriş yapmış kullanıcılar yorum gönderebilir. Giriş yapın veya Kayıt olun.